15 Nisan : 2 gün yol alıp Andeman denizini geçip Taylanda da ki durağımız Phuket adasına yanaştık. Sabah gemi zamanında gelse de filikalarla karaya çıkılacağı için gemiden çıkışımız neredeyse 2 saati buldu. 7 kişi olarak fil safari için geminin turundayız, bize uzun gelen bir yürüyüşle otobüslerimize yerleşip ilk durağımız olan Budist tapınağına 30 dakika da geldik.
Daha önce Asya tarafını görmemiş olan grubumuz için ilginç bir tapınaklar kompleksin de boy boy fotoğrafları çektik.
Sıra şehrin manzarasına hakim bir tepede bitmemiş ve zor bitecek, oturan Budha tapınağına çıkmaya geldi. Küçük minibüslere aktarılıp çıktık,IMG_1388 ve muhteşem ada manzarasını fotoğrafladık, buz gibi hindistan cevizi sularımızı içince yeterince enerji aldığımızı düşünüp 200 basamaklı son tepeye tırmanmaya karar verdik. Yardımlarla inşasına devam edilen tapınağa Türkiye den bir tuğla hediyesi ile ismimizi yazdıran kişi Kamil bey oldu.
Bizi getiren minibüsler ile tekrar aşağıya doğru inip Fil safari yapacağımız parka geldik. Aslında daha önceleri geldiğim turlarda fillerle yapılan şovlar gösteriyorlardı, top oynayan, masaj yapan, iki ayak üstünde duran kocaman eğitilmiş gövdelere hayran kalıyordu herkes.
Ama bu sefer öyle bir gösteri olmadı, nedeni de hayvan hakları korucularının baskıları sonucu artık hayvanlara bu tür eziyetler yapılmıyormuş, bizde buna memnun olduk ve sadece koca filleri hiç zorlamayan ağırlıklarımızla yapılan yürüyüş turu herhesi memnun etti. 20 dakikalık safari den sonra hindistan cevizinden yapılan ikramlar ve anlatımlardan sonra nasıl acılı köri yapıldığını da gösterdiler ve tadımlık yemekler le aslında açlığımızı da yatıştırmış olduk.
Dönüş yolunda, çok büyük bir akvaryumu olan alışveriş mağazasında timsah derisinden çantalar, değerli taşlardan yapılmış takılar ve uygun fiyatlı inciler le dolu zengin seçeneklerden bizim gruptan da alanlar oldu ve tekrar dönüş yoluna koyulduk. Artık akşam karanlığına da kaldığımız için geçerken trafiğe kapalı meşhur hareketli caddeyi de görme şansımız oldu. Limana geldiğimizde baktık ki hala dönmemiş 6 tur otobüsü daha var, Yiğit ve Selami bey hemen gemiye döndü, kalan 5 kişi de biraz internete bakalım diye oyalanırken son filikayı kaçırdık ve beklenen turların dönmesini beklemek zorunda kaldık. Mademki burdayız ve bizden başka kimse yok, özel büyük teknenin de üst katında oturmuşuz ve söz verdiğim yerel birayı da içememişiz ben de gidip herkese birer bira alıp geldim tekneye. Klasik müzik parçaların da Kamil beye eşlik edip ortamdan zevk alınca zamanın nasıl geçtiğini anlamadık, unutulmaz bir gece geçirmiş olduk.
16 Nisan: Mazleya – Penang : Bu gün yeni bir ülkede, Malezya nın bir adası ve eyaleti olan Penang dayız. Küçük ama ekonomik olarak gelişmiş bir ada Penang. Rehberimiz müslüman bir bayan Süreyya, biraz stresli başladık ama bize ait otobüsle devamı sorunsuz geçti. Yılın her günü tropical sıcaklarında yaşamak nasıl bir işkencedir, üstelik kapalı müslüman kadınlar başörtülerini küçük yaşlardan ölene kadar takmak zorundalar. İlk durağımız bir Tayland tapınağı, “Chaiyamangalaram”. içerde yatan Budha heykeli, aslında Budha nın ölmediğini sonsuz hayata gittiğini simgeliyor. Arkasındaki oturan 12 farklı Budha, Çin takvimindeki 12 yılı ve her yılın hayvanını anlatıyor. İlk yıl fare ile başlıyor ve zeki çevik hayvan diye biliniyor. Budha bütün hayvanları çağırdığında fare bakıyorki kendi küçük ve cüsseli olanlara yetişmesi zor hemen atlıyor ineğin üstüne eli ensesinde keyifle katediyor bu yolu, Budha nın karşısına gelince hemen ilk önüne atlayan da uyanık fare oluyor.
Ayrıca tapınağın duvarında insanların resimlerinin olduğu kül vazoları da var, yakıldıktan sonra külleri Budha nın yanında gömülmesi için iyi bir bağış vermiş “seçkin” Budist insanlar bunlar. Tabii bu o kadar ucuz bir şey değil, eh nede olsa sonsuza kadar koruma altında olmak var o yüzden parası olan garantiliyor öbür dünyanın avantajını. Tapınak, Tayland kraliyet ailesi tarafından finance edilmiş. Çıkışta bahçede gördüğümüz kocaman tenekelerdeki sularda, biraz dan başlayacak su oyunları için hazırlanmış, meğer Tai yılbaşı olduğu için bu günlerde bu tür su oyunları ile yeni yıl kutlanıyormuş.
Biz bu kutlamalara takılmadan hemen karşısındaki Burma tapınağında bulunan, büyük ayaktaki Budha yı da fotoğrafladıktan sonra grubu seyyar satıcıların tezgahlarından zorla ayırıp tekrar otobüse bindik.
Bir sonraki durağımız “Kek Lok Si” tapınağı devasal boyutları ile tepede, yakın gibi görünse de çıkmak bayaa bir nefes ve sabır istiyor.
Üstelik yol üstünde o kadar çok dükkan varki takılmadan gitmek nerdeyse imkansız üstelik bizimkiler gibi almaya meraklı bir grubtan en tepeye çıkan sayısı nerdeyse yarı yarıya oldu. Yapımı hala devam eden tapınağa çıkarken küçük bir havuzda gördüğümüz kaplumbağaların sebebini dönüşte rehberimiz anlattı.
Eğer bu havuza yavru kaplumbağa getirirseniz 200 yıl bile yaşayabilirsiniz. Yok bu kadar uzun yaşamak istemezseniz en azından doyurun ki 80-90 yaşı garantileyin:) Gösterişli ve tapınak kompleksin den çok büyük bir alışveriş merkezini andıran, dükkanlarla dinsel yapıların içiçe olduğu bu büyük alandan çıkmak hiç kolay değil ama sonunda 10 dakikalık kısa bir gecikme ile tekrar otobüsün klimalı serinliğine döndük.
Öğlen oldu ve deniz kenarındaki Shangri-la otelinde açık büfe süper bir öğle yemeğinden sonra dağ yollarından geri gönüşe geçtik. Daracık ama hiç bir çukura girip çıkmadan yol boyunca tropical meyve ağaçları ve yeni yapılmış milyon dolarlık vilların arasından geçerken yol üstünde meyve tezgahlarında tropical meyveleri tanıyıp ova ya indik. Yol üstünde bir köye uğrayıp içinde kısa bir yürüyüş yaptık ama herkes buranın bir köy değil, zengin bir yerleşim yeri olduğunda hem fikir. Bildiğimiz fakir köy evleri beklerken gayet güzel evlerin olduğu bir yerleşim herkesi şaşırttı doğrusu. Yol üstünde ki villa evlerinin de genelde zengi Çinli ler tarafından yapıldığını öğrenmiş olduk.
Gemiye dönmeden önceki son durakta bir baskı atölyesine uğrayıp alışveriş rekoru kırdık.
17 Nisan : Malezya daki 2. Durağımız başkent Kuala Lumpur, bu günkü rehberimiz Çin kökenli sempatik bir bayan. Port Klang limanından yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculukla şehir merkezinde ilk fotoğraf molamızı verdik. Hürriyet meydanında İngiliz döneminden kalma saat kulesi kraliçe Victoria nın anısına yapılmış. Eskiden at yarışları yapılan meydan da sadece erkeklerin gidebildiği klüp de aynen duruyor ama artık bayanlarda girebiliyor tabiiki. Bu gün ekstradan bir festival kalabalığı vardı.
Malezya monarşik parlamenter sistem ile yönetiliyor, toplam alanı 329.000km 230 milyon nüfusu ile en büyük Müslüman nüfusun olduğu ülkelerden biri. Nüfus dağılımı %52 Maley, %24 Çin %7.3 Hintli (Tamil) kalan lar da diğer etnik gruplardan oluşuyor. 13 eyaleti var, bunlarda 4 ü valilik (Penang, Sabah, Sawarak, Malakka) diğer eyaletlerin her birinin sultanı var. Her 5 yılda bir bu 9 sultan, içlerinden birini ülkenin kralı olarak seçiyorlar. Kralın yönetimde tam olarak etkin bir rolü yok, başbakan ve bakanlar ülkeyi yönetiyor. Başkabakan mutlaka müslüman biri oluyor, bakanlar ve milletvekilleri Çin yada Hint kökenli olabilir. Müslümanlar için şeriat kuralları geçerli, yani içki içmeleri yasak, polis yakalarsa cezası var, her ne kadar özgür oldukları söylense de kadınların çoğu kapalı, erkekler 4 kadınla evlenebiliyor (tabii bunun da bazı kuralları var) vb. Diğer etnik kökenler için bu kurallar yok, zaten ekonomik olarak Çinliler en zengin kısmı oluşturuyor, ticaret de Hintlilerde söz sahibi. Üniversitelerde ve devlet kadrolarında Maleylere öncelikler tanınıyor, diğerleri için kısıtlı kadrolar var.
Malezya nın 2 araba markası var, Perodua ve Proton (bir zamanlar Jet Fadıl ın getirdiği bir marka).
Kualo Lumpur’un sembollerinden biri olan Petronas kuleleri nin önünde fotoğraf molası veriyoruz. Kulelerden birini Japonlar, diğerini Koreliler yapmış.
Ülkenin bayrağı, Kırmızı gücü, beyaz saflığı gösteriyor, sarı kraliyet ailesi rengi, mavi birleşmiş eyaleti temsil ediyor, 14 eyalet de yıldız olarak bayrağa eklenmiş.
31 ağustos 1957 de bağımsızlığını ilan ediyor, 16 ekim 1963 de 14 eyaletli birleşik federasyon Malezya oluyor, 1965 de Singapur ayrılınca 13 eyalet olarak devam ediyor. 2.Dünya savaşında Japoların işgaline uğramış, ulusal müzede Japonların ülkeyi nasıl bisiklet ile işgal ettiklerini anlatıyor rehberimiz.
Son olarak kralın yaşadığı, ancak dışardan fotoğraflayabildiğimiz saray daki moladan sonra gemimize geri döndük.