Guatemala Gezi notları 21-31 ocak 2013
Mexicocity den Guatemala yaklaşık 1.5 saatlik mesafe ve 160$ a Interjet ile ucuz bilet bulup pazartesi günü saat 3 gibi havaalanına indim. Mexicocity deki para bozduramama tecrübesinden dolayı hemen havaalanında $100 bozdurayım dedim ama 200 olursa daha iyi fiyat yaparız deyince artırdım. Siz siz olun Antigua ya gidecekseniz havaalanında para bozdurmayın bana 6.12 den bozdukları para şehir de 8 quetzal dan işlem görüyor.
Kapıdan çıkınca sorarsanız görevliler sizi hemen sağ taraftaki shuttle bus lara götürüyor Antiqua yaklaşık 1 saat mesafede buranın en güvenli ve kalınası yeri. Yol yükeselip alçalarak yeşillikler için de ilerliyor. Daha önce booking.com dan rezervasyonu yaptırdığım La Sin Ventura otelinin kapısına kadar getirdi küçük minibüs. Bu arada beraber geldiğimiz Japon bir çocukla Japoncamı denedim biraz sohbet ettik. 4 aydır geziyor ve 2 yıl dünyayı gezecekmiş Kyoto lu vatandaş. Millet de ne azim ve ne gezme kültürü var bravo. Arka da oturan Amerikalı kişi de 2 yıldır eşi ile birlikte gönüllü olarak Pannajachel de çalışıyorlarmış. Yani mistonerlik yapıyorlar, kendi kliselerinin desteği ile buralarda hem halka yardım ediyorlar hem de mistonerlik faaliyetelerini sürdürmüş oluyorlar. Devamlı kalma izinleri olmadıkalrı için 3 ayda biz vize yenilemek için Meksika ya gidip geliyorlar. Pannajachel in çok güzel bir yer olduğunu anlatmışdı ilerleyen günlerde gidicem zaten.
Şehrin merkezindeki parka ve kathedrale çok yakın merkezdeki otelime yerleşip şehri keşfe çıkıyorum ve hemen çok beğeniyorum. Zaten Meksika dan sonra Guatema la ya gelince yeşil doğası ve dağları ile daha çok içim ısındı nedense. Antiqua çok güvenli çünkü turistlerin konaklama yeri, her köşe başında polis var. Sanki kocaman bir film seti gibi bir yer, sanırım bütün Meksikan filmlerini burda çekmişler:) guatemala nın 3. başkenti burasıymış ama 1717 ve 79 daki büyük depremlerle şehir harab lunca yeni başkenti daha güvenli olan bu günkü Guatemala city e taşımışlar. 1560 larda kurulmuş şehrin hemen tek geçim kaynağı Turizm. Kare planda yapılmış şehirde yol bulmak kolay birbirini takip eden sayılarla sokakları isimlendirmişler. Dışardan tek karlı sıradan bir bina gibi görünen yerlerin kapısından içeri baktığınızda içerde muhteşem bahçelerin olduğu bir avlu görüyorsunuz. Bizdeki Mardin evleri gibi. Volkanik dağların üstüne bulutlar inmiş, manzara otantik evler ile aynı kareye girince çok güzel kareler bile yakaladım günün son ışıklarında. Alt tarafda büyük bir halk pazarı var halkın alışveriş yaptığı herşeyi bulabileceğiz pazar alanı oldukça büyük.
Otelime dönüp tv seyredip zamanında yatıyorum.
İnsanın kendi memleketinden daha rahat ettiği, sevdiği ve yaşamak istediği yer varmıdır. Guatemala benim 1 kez görmek isteyeceğim ama kesinlikle yaşamayacağım bir yer. Elinde büyük silahlarla korunan dükkanlar, en küçük marketlerde bile demir parmaklıklar ardında yapılan satışlar zaten insanı ürkütüyor.
22 ocak salı
Sabah şehrin sokaklarını tekrar dolaşmak ve sonraki günlerde gidebileceğim yerleri araştırmak için kahvaltıdan sonra caddeleri arşınlarken “çiken (chiken) bus” dedikleri yerel otobüsler dikkatimi çekiyordu ki bu otobüslere binmeye niyetlenen 4 genç kız gördüm. Nereye gittiklerini sordum Guatemala ya gideceklermiş, fiyat 9 quetzal yani 1.15$ gibi çok ucuz bir miktar. Hemen onlara takılıp ben de atladım otobüse. Kızların 2 si sarşın 2 si esmer hiç birini tahmin edemezdim ama İsrail lilermiş. Sarışın olanların kökeni Rus, çok esmer olanın ailesi Yemen den gelmiş. Kudüs yakınlarında oturuyorlar ve Panama dan gezmeye başlamışlar 2 ay önce. 2 ay daha dolaşıp dönecekler ve Guatemala ya büyük alışveriş merkezinden alışveriş yapmak için gidiyorlar. 21 yaşlarındalar Yetecek kadar İspanyolca da konuşuyorlar. Guatemala dan Meksika ya geçtiklerinde parti heyecanları var yanlarına çok fazla eşya almamışlar. Şehrin biraz dışındaki alışveriş merkezine girdiğimiz de heyecanlandılar ve hemen marka dükkanları gezmeye başladılar. Ben se onlarla 4 de giriş kapısında buluşma kararlaştırmanın ardından içeriyi şöyle bir gezip fiyat kıyaslaması yapıp dışarı attım Kendimi. Ana cadde üzerinde eli kocaman tüfekle nöbet tuttan güvenlikciler görünce ilk geldiğimde Amerikalının dediğini hatırladım. Zaten bütün benzin istasyonlarında eli tüfekli korumalar var. Gündüz olmanın ve polisleri görmenin verdiği cesaretle biraz çekinerek de olsa yan caddelere de girdim. Hayatımda ilk defa en küçük market, restoran ve mağazanın hatta eczanenin satışlarını demir parmaklıklar ardında yaptığını görüyorum. 2 bayanın çalıştığı bir restoranda baktım düzgün görünen insanlar yemek yiyor ve tabakda da pilav, bezelye gibi tanıdık şeyler var hemen oturup tabağın aynısından istediğimi işaret ediyorum. Su ve getirdikleri tatlı içeceklerin hepsine 16 quetzal yani 2$ ödeyip kalkıyorum. Tekrar ana yolda yol alırken bi cesaret daha Başka bir ara yola tekrar dalıyorum. Yol oldukça geniş ferah. Bütün dükkanlar demir parmaklıkla korunmasa korkulacak hiç bir emare yada rahatsız edici bir durum görünmüyor. 5-10 dakika dolaşıp yerel pazarda kadıların dilimleyip sattığı mango lardan alıp yiyerek geri dönüyorum. Fakir bir ülke ama bu Mc Donalds’ a engel olmamış her yer de büyük mağazalarını görmek mümkün. 1 saat sonra Aynı güzergah dan ama karşı yoldan geri dönüp alışveriş merkezine tekrar giriyorum. Yemek katında ücretsiz internet yakalayınca mutlu oldum çünkü saat daha 3 ve kızlara söz vermemiş olsam hemen dönücem ama beklemeleyim. Şans bana gülüyor ve kızları yemek alırken yakalıyorum. Ben de kahvemi alıp onlara eşlik edip biraz da “abla nasihatinde” bulunup ayrılıyorum. Bizim meşhur otobüsler her 5 dakika da geçiyor zaten 1 saat de pazar yerinin arkasındaki otobüs durağında inip güvenli şehrimizde dolaşıp otele dönüyorum.
23 Ocak Çarşamba Pacaya volkanik dağı turu: Guatemala daki ilk günlük turum 2010 yılında patlamış aktif volkanik dağ Pucaya ya. Sabah 6 yı geçerekten küçük minübüs otel den aldı yaklaşık 1 saatlik mesafedeki dağıneteğine ulaştığımızda hem kot farkından hemdezaten soğuk zamanlar olduğundan biraz soğuk bir hava vardı. Bizi karşılayan local rehber İspanyolca durumu anlattı anlayan anladı benim de anladığım kadarıyla dağa grup olarak çıkıcaz. Biraz çeviri desteğiyle de gidişin 1 saat devamlı çıkış olduğunu öğrendim isteyen atlarla çıkabilir 2 kişi çok kararalı bir şekilde yerleştiler atlara. Ben tabiiki ” 1 saat yürüyemecek değilim” edalarıyla bütün ısrarlara rağmen geriçevirdim ata binme teklifini. Zaten bunlar 1 saat dediler se abartıyorlardır kesin yarım saatlik yol dur herhalde uyanıklığı da cabası.
Toplamda 11 kişilik genç ekiple tırmanmaya başladık ama boş atlarda bizim le beraber geliyorlar. Tecrübelerine dayanarak yolda o yokuşda pes edecek insanlar çok oluyor demekki ve düşündükleri gibi 2-3 kişide yola atla devam etti. Ha geldik geleceğiz derken gerçekten hep tırmanışlı pek kolay olmayan bir çıkıştı üstelik tam da dedikleri gibi 1 saat den hatta fazla sürdü. Çıkışda 3 tane volkanik dağın manzarasın da her açıdan fotoğraf çekmeyi de ihmal etmeden oflaya puflaya ama inatla vardık lavların yoğun olduğu yere.
Küçük bir kulübe de volkanik taş ve gümüşden yapılmış hediyelikleri satan dükkanın önünde öbür gelen grupla da karşılaştık ve 2 yıl önce kıpkırmızı olan lavlara dokunduk. İlk 1992 de İngiltere deki aile ile Kanarya adalarından biri olan Lanzorote de görmüştüm bu kadar yeni volkanik taşları. Orada da her yer simsiyah ve bir dağın tepesinde kuyuda aktif doğal ateşle mangal yapıp satıyorlardı ve bazı kuyulara su döküp buharlaşmasının şovunu yapıyorlardı.
2010 da burası o kadar meşhur olmuşki aktif patlama anını yakından görmeye tanık olmak isteyen bir sürü maceracı insan akın etmiş. Zaten lavların akış formunu çok yakından görüyosun bunları kıpkırmızı iken görmek ilginç olurdu herhalde.
Kısa molanın sonunda öğrendikki daha yolumuz birmemiş hala 10 dakikalık bir yürüyüşle hala aktif sıcaklığın görüldüğü noktaya ulaştık. Burada rehber taşıdığı çalışarı yaktıve maşmelo dedikleri tatlıları çubuklara geçirip yakarak bize ikram etti.
Bu noktaya 5 dakika yakınındaki asıl volkanın ciktiği mağarayı da görüp dönüş yoluna geçtik. Tabiiki koşa koşa indi herkes va saat 12 gibi Antique ya dönmüştük bile.
Bu gün erken kalkmanın yanında gece neredeyse uyumadım. Otel iyi hoş da altında bir de barı var ve salı gecesi latin gecesiymiş. Gece 1 e kadar sesli müzik hiç durmadı sonrasında da benim uykum kaçtı 1-2 saatlik gece uykusundan sonra hareketli turdan dönünce ister istemez kendimi yatağa atıp güzel ce dinlendim.
24 Perşemebe Pannajachel turu
Antiqua da her yerde bir çok küçük acenta dan bütün turları ve ulaşmı satın alabiliyorsunuz. herkes de farklı fiyat uygulayabiliyor. ben gidiş dönüş için $24 ödedim, gün içinde tanıştığım Meksikalı anne kız $20 a almışlar. bunda biraz da benim İspanyolca konuşmamam etkin oluyor ama bu kadarcık fiyat farkı rahatsız etmiyor beni. Sabah 8 gibi küçük minibüsle çıktığımız yola saat 10 gibi araç değiştirerek 10.30 da Panajachel merkeze vardık. Yanmda Alman bir kızla sohbet ederek geldik arkada anne-babası oturuyordu. Kız 4 aydır gönüllü bir organizasyonla buradaymış ve 2 hafta kendi başına gezdikten so ra 2 haftadır da ailesi ile dolaşıyor. Bu arada bir çok genç buralara gönüllü çalışmaya gelmiş.
Aktarmadan sonra, günü birlikte geçireceğimiz Meksikalı anne kız Ligia larla tanıştık (ikisinin ismi de aynı, bizim Likya gibi söyleniyor). İspanyollarda annenin kıza ismini vermesi çok karşılaşılan bir şeymiş. Çevresi volkanik dağlarla çevrili Atitlan volkanik gölü buranın en ünlü görülesi yeri. Guatemala dan Antiqua ya gelirken tanıştığım Amerikalı buranın güzelliğinden bahsetmişti. Pannajachel de kalıncak yerler çok ama gölün çevresinde 12 yerleşim yeri var ve ulaşım genelde teknelerle Pannajachel den sağlanıyor. Üçümüz tekne turu yapmak istediğimiz için acentanın önünden bizi teknelerin kalktığı iskeleye götürdüler ama herkesin gittiği değil de kendileri özel tur satmaya çalıştılar. En son 2 durak için kişi başı 120Q ya anlaştığımız halde bindikten sonra 150 istediler bu arada ben de biraz ilerdeki iskelde insanların teknelere bindiğini gördüm. Fiyat arttırmalarının da kızgınlığı ile inip o iskeleye gittiğimizde tek yön 25 Q ya bindik. Yanımızda başka bir İsrailli kızla konuşuyoruz. Nedir bu kadar İsrailli gençlerin dünyanın her yerinde gezme formülü. Ligia devletin bu tür gezileri desteklediğini hatta askerlikten yırtma yolu bir şeylerolduğunusöylemişti. Bu yeni arkadaşa sorduk yokmuş öyle bir şey. Her İsrail vatandaşı 18 yaşına gelince kızlar 2 yıl erkekler 3 yıl askerlik yaparmış. Bitince 1 yıl gibi çalışıp gezi parası biriktirip üniversite den önce 1 yıl gibi gezerlermiş. Sonrasında üniversite ye başlarlarmış. Yani gezmek bir kültür işi sadece para olayı değil. Bizim aileler destekleyip de güvenip de böyle bir geziye çocuklarını göndermiyor ne yazıkki oysa ne büyük bir hayat deneyimi.
İlk durak San Pedro genelde hippilerin kaldığı bir köy. Her adım başı İspanyolca okul ilanları ve sırt çantalı gençler görüyorsunuz. Orada fazla vakit kaybetmeden Santiago ya giden iskeleyi bulmak için yürüdük ve artık anne-kız ve ben bir 3 lüolmuştuk. Onların sayesinde ben de rahat ediyordum araştırmaya zorlanmadan ve vakit kaybetmeden yolumuzu buluyorduk. Santiago ya giden teknenin kalkmasına 45 dakika olduğu için. Bir şeyler atıştırmaya vaktimiz vardı. Ben sabah getirdiğim sandeviçle tok olduğum için naneli, votkalı ginger lı bir şey içtim sadece.
45 dakikalık tekne yolculuğu sırasında her şeyçokgüzeldi, rüzgarlı olduğu için benim yanımdan ayırmadığım 2006 da Van ‘nın Yukarı bakraçlı köyünden (satan genç kadınınyüzünü hala çokiyi hatırlıyorum) meşhur tülbentimi kulandım hatta genç Ligia ya takıp pozlar aldık. Tekne de kendi halinde oturan yerli bir kadın elindeki dokumaları satmak için Santiago ya gidiyordu. Bu arada makasla çıkan ipleri temizliyordu. Bende onunla fotoğraf çektirmek için yanına gittiğimde güneş gözlüğüm kafamdaydı ve ne olduğunu alamadan elimden kayıp Atitlan gölünün derinliklerine kaydı… 2 yıllık yol arkadaşım sevdiğim gözlüğüğüm dünyanın bir ucundaki gölde ebediyen kalacağı yere gömüldü. Atitlan diplerinde benden bir hatıra yatıyoryani:))
Santiago çok daha büyük ve yerel halkın yaşadığı bir yerleşim. Bizi karşılayan 13-14 yaşlarındaki bir çocuk tuk tuklara getirip 10q ya buranın en eski binası ve kathedraline götürmek için yardımcı oldu. Katedrale götüren Israilo adındaki genç tuktuk cumuz 1 saatlik şehir turu sattı bize kişi başı 20Q bizede uygun geldi ve onunla devam ettik. Kathedral de genelde kadınların olduğu bir grup ibadet ediyordu. Buralardaki kliselerde genelde İsa ve diğer azizlere renklielbiseler giydiriyorlar. Bu kadar sıcak bir memleketde neden bu tarz var anlamadım… Kathedral 16. Yy dan kalma zaten buralara Hıristiyanlık İspanyolarla 1541 den sonra geliyor ve ilk binalarda bu tarihlere dayanıyor.
Çevreyigezmeye devam ediyoruz, tepe de bir yerde şehri kuş bakışı görebileceğimiz bir noktada muhteşem göl ve volkan manzarasının olduğu yerde bolca fotolar çekip devam ediyoruz. Bu arada göl kenarında çamaşır yıkayanları uzaktan görüyoruz, başlarının üstünde taşıdıkları çamaşırları göl kenarında kimyasal maddeler kullanmadan taşların üzerinde yıkayan insanlar çok eskiden beri bu yöntemi kullanıyorlar.
Barış parkı diye bir yerde duruyoruz gene, 5-6 kadın parkın içindeki kuru yaprakları temizliyor. girişde İspanyolca yazılmış bir barış anlaşması var. 1990 da yapılmış bir anlaşma ve bu şehirde suç oranının çok düşük olduğunu bunun sebebininde bu anlaşma olduğunu söylüyor rehberimiz. Guatemala 20 yıl süren bir iç savaş yaşamış ve ancak 1990 larda sivil hükümet ve yeni anayasa anlaşması ile olaylar durmuş. askeri hükümete karşı gelen genç subaylar ihtilal de başarısız olunca dağlara çıkmışlar gerilla harreketini hala sürdürüyorlar. tabii bu arada bütün konuşmalar İspanyolca ama sevgili Ligia bana önemli noktaları tercüme ediyor.
Şehrin merkezi ve pazar yeri derken 1 saat nasıl geçiyor anlamıyoruz. Pazar yerinde genelde kadınlar meyve sebze satıyorlar. Geleneksel kıyafetleri rengarenk kumaşla dokunmuş gömlek ve etek den oluşuyor, eteği yine renkli bir kemerle bağlıyorlar. Pazar yerinden sonra bindiğimiz yerde yarı biSiklet yarı taksi yerel ulaşım aracımız tuktuk dan inip geneksel kıyafetlerin ve hediyelik eşyaların satıldığı yoldan teknelerin kalktığı iskeleye doğru ilerlerken yerel ekonomiye de katkıyı ihmal etmiyor ve ufak tefek hediyelik ler alıyoruz. Renkli atkıların 4 tanesine 50q da ödüyorum fazla bir şey değil çünkü geziye başladığımdan beri çok fazla eşyam olduğundan yakınıyorum. Bu kadar fazla durak da konaklayan biri için çok eşyanın olması dez avantaj ayrıca gezginliğin kurallarından biri de mümkün olduğunca alışveriş yapmamak. Ortamdayken ilginç görünen yerel şeyler eve dönünce genelde kullanılmadan bir köşede bekliyor. Aynı şey hediyeyi verdİğin kişiler için de geçerli. Yine de ben hala “0”alışverişsizliği öğrenemedim:))
Saat 3 de tekrar tekne ili yarım saatlik yolculukla ilk noktamız Panajachel’e dönüyoruz ama artık hava soğudu ve ayaz var. Antiqua ye dönecek aracımızın saati 4.00 o saatde bize belirttikleri otelin önünde olmamız lazım biz daha erkenden oradayız. Ne varki bizi almaya ancak 40 dakika sonra geliyorlar ve allahtan 1 kişilik yerleri var ve ben dönüş paramı ödeyip yerimi alıyorum. Bütün gün birlikte gezdiğimiz Ligia anne-kız ın biletlerinde sorun var çünkü gidiş dönüş almışlar ama tek bilet kesilmiş onuda geldikleri şoföre vermişler. Ellerinde dönüşü ispatlayan bir belge yok 5 dakikayı geçen konuşmalardan sonra rehber kızın beceriksizliği ile onları orada bırakıp devam ediyoruz. Bu saatde burdan kalkan son araç xbaşka bir araç yok nasıl gelecekler diye merak edip üzülüyorum. Diğer noktalardan başkalarını da alıp full araç yola çıkıyoruz. Bu arada yağmur başladı, tam zamanında bindik ama aklım hala anne kız da.
Neyse dillerini anladıkları bir ülkedeler eminim çözüm bulurlar. Yaklaşık bir saat yol aldık tan sonra kaptan 2 kişiyi bekleyeceğimizi söylüyor bellliki bizim kızlar. Yarım saat den fazla abekledikten sonra neyseki geliyorlar ve 8.00 gibi otele ulaşıyoruz.
Ayrılıken 8.40 da buluşmayı karalaştırıp ayrılıyoruz hızlı bir duş ve hazırlanamdan sonra yeni arkadaşlarımla italyan restoran da akşam yemeğinde buluşuyoruz. Otobüsde rahat kolduğu anne Ligia ya vermem çok hoşlarına gitmiş beni akşam yemeğine davet etmek istemişler. Benim de Türkiye den getirdiğim yazma ve magnetler hatta küçük cüzdanlar çok güzel hediye oluyor ve dostluğumuzu yemekde pekişştiriyoruz. Benim otele kadar birlikte yürüyoruz ve bakıyoruz bizim restoran da gene latin gecesi var ve hatta ladies night yani bayanlara içki fiyatı özel indirimde:) Dans etmeyi de severlermiş biraz latin dansı edip bir şeyler içince günün yorgunluğu iyice çöküyor ve artık 12 ye doğru yatma vakti. doldu doluçokkeyfli bir gün oldu. Ertesi gün onlar asıl gelme amaçları olan Ligia nın arkadaşının düğünü için El Salvador’agidecekler ben de şehirdeyim.
25 cuma : Antique da Gülşen ablalarla buluşma
Sevgili arkadaşım Ulaş, Teo nun da o bölgede turda olduğunu ve hatta grupda Gülşen abla ile Ali abilerin de olduğunu söyleyince buluşma planları devreye girdi. Eee evden bu kadar uzaklarda tanıdık birileri ile karşılaşmak ne kadar güzel olur tabiiki. Bu akşam Antiqua ya gelecekler o yüzden başka program yapmadım zaten bir gün önceden yorgunum günü şehrin dinğinliğini yaşayarak geçireyim diye karar veriyorum. Akşam 5.30 da Gülşen abla aradığın da cafe de intenet de gezinip okumalar yapıyordum. Kathedralin önünde dostlarla buluşup kaldıkları el Rodrigo oteline kadar birlikte yürüyoruz. Onları otele yerleşme ve yemek için bırakıp 8 de buluşma kararı ile ayrılıyorum.
8 de geldiğimde daha tatlılar gelmemiş şov da başlamamışdı. Ben de yanlarında yer bulup şovu izliyorum, maskeli adamlar ellerinde yuvarlak toplarla kendi yöresel dansları nı yapıyorlar 10-15 dakikalık aynı ritm de ki dansdan sonra buluşmanın anısına fotoları da çekip çıkıyoruz. Şehre akşam üstügeldikleri için ancak araçla görme fırsatlarıolmuş, yerel pazarın olduğu yere gidiyoruz ama her yer kapanmış. Biraz dolaşıp benim otele geliyoruz ve otelin altındaki bar da yine latin gecesi ama daha gece başlamamış çok kalabalık yok. Park da da biraz dolaşıp tam ayrılırken grupdan birinin tavsiyesiyle biraz ilerdeki kapalı pazar alanı gibi dükkana hediyeliklere bakıp çıkıyoruz. Tipik turistik yerlerde olduğu gibi ülkeye özgü benzer şeyleri her yerde görüyorsunuz artık her şey birbirinin benzeri. İstanbul da buluşmak üzere vedalaşıyoruz bende tanıdık yüzleri buralarda görmüş olmanın sevinci ile otelime dönüyorum. Dünyanın her yerinden özellikle de İsrail, Avrupa ve Amerikalılar her yerde geziyor ama bizdeki gezme kültürü ve güveni hala oturmadığı için çok fazla Türk le karşılaşmak nasip olmuyor.
26 Cumartesi Monterrico gezisi
Antiqua ya 2.30 saat mesafede, Pasifik okyanusu kenarındaki en ünlü sahil yeri Monterrico. Eğer vaktiniz varsa Antiqua ya yakın bu sahil kasabasını görüp en azından 1 gece geçirmek güzel olur. Bende eşyalarımı 5 gecedir kaldığım La Sin Ventura oteline bırakıp sabah 8 de yola çıkıyorum. Özellikle akşamları Antiqua biraz serin oluyordu, 10.30 gibi Monterrico ya vardığımızda inanılmaz sıcağı hemen hissettik. Sanki yaz ortasında Antalyadaymışız gibi sıcak kemiklerimizi iyice ısıttı hatta sırt çantam ağır bile gelmeye başladı. Minübüsün bıraktığı Otel de yer yokmuş, daha önceki grubun indiği Johnys in yerine doğru yürürken orada yer bulamayıp da dönenlerle karşılaşınca anladımki cumartesi günü buraya gelirken yer ayırtmak iyi olurdu. En kalabalık zamanı haftasonu olurmuş, özellikle Guatemala city den haftasonunu geçirmeye gelenler asıl kalabalığı oluşturuyor. Yada haftasonu değil daha sakin olan hafta ortası gelmek lazım. Bize eşlik eden yerel biri, daha ilerdeki başka bir tesise götürdü orda da oda için 200 Q dan aşağı inmeyince biraz daha bakayım diye ayrıldım. Hemen yanındaki daha vasat yerde resepsiyonda sahibi olan 40 yaşlarındaki hoş bayan da aynı fiyatı verdi ve hiç ingilizce bilmiyordu. Orada oturan çift den neyseki Monica tercüme etti ve 150 Q ya anlaştık. Monica ve Luis hemen masalarına davet edip yerel bira Gulla dan ikram ettiler çantamı odaya bırakıp eşlik ettim. Monica ithalat ihracat firmasında çalışıyor ve ingilizcesi fena değil ooldukça yardımcı oldu iletişimde. Luis ise Guatemala nın en çok satan gazetesinde muhabir olarak çalışıyormuş ve burası arkadaşlarının yeri imiş haftasonu deniz tatili için Guatemala city den gelmişler. Luis ülkesini çok seven biri ve ne kadar güzel olduğunu her seferde belirten heyacanlı bir tip. 2-3 saat muhabbet edip öğle yemeğiyiyoruz serin gölgenin altında çünkü sahil bu saatde çok sıcak dışarda olmak cazip değil. Bende yerel arkadaşlar bulmanın mutluluğu ile ülkeler arası karşılıklı bilgi alışverişi yapıyoruz. Rehber olduğumu öğrenince Eğer vaktim varsa devlet organizasyonu ile ülkelerini tanıtıcı bir gezi ayarlayabileceğinde ısrar etti ama maalesef benim dönüş biletim netleşti ve gideceğim başka yerler var deyip geri çevirmek zorunda kaldım.
Öğleden sonra siesta yapıp akşam üstü sahile çıktım. Uçsuz bucaksız bir kumsal, pasifik okyanusunun muhteşem dalgaları ve manzarasında sahilde yürüdüm. Cancun ve Maimi de kum ne kadar beyaz ise burada da o kadar siyah. Kum incecik ama volkanik olmasından dolayı simsiyah. Sinop da karakum diye bir sahil de siyah kumsal görmüştüm ama oranın kumu daha kalındı. Okyanus olduğu için bizim denizlere benzemiyor. yoğun büyük dalgaları geçip yüzmek için eğey bir uğraşmanız ve cesur olmanız lazım. İnsanlar sahilde dalgaların keyfini çıkartıyor gün batımını yaşıyordu ben de onlara katıldım. Su sımsıcak, ama bizdeki ege akdeniz sahilleri gibi koylarda yüzme olayı yok sadece dalgalarla oynuyorsunuz.
Burası ayrıca deniz kaplumbağalarının yumurta bıraktığı yer, şehrin amblemi de deniz kaplumbağaları. Herhalde Dalyan dan yola çıkan deniz kaplumbağaları burada karaya çıkıyor tekrar. Sabah ve akşam yumurtaları denize bırakma merasimleri organize ediyorlar, karşılığı 50 Q.
Sahil kaç km bilmiyorum ama 1 saat yürümeme rağmen hala ucu sonu görünmüyor. Filmlerdeki okyanus sahilinde ısısız ada da karaya çıkmış gibi hissettim, kıyı boyunca palmiyeler var ve tesisler çok az belli oluyor. Büyük resort oteller yok, Cancun’a veya Miami ye göre iananılmaz bakir kalmış bir bölge. Belki 10 yıl sonra burası da aynı oralar gibi yüksek devasal tatil köyleri ile dolacak. Şimdiki halini gördüğüm için şanslıyım. Bir tarafdan bakir olması güzel, diğer tarafdan ülkenin ve insanların fakirliğini düşünürseniz ekonomik olarak gelişmesi iyi olur diye ikilemde kalıyor insan.
Akşam oldu sahilden müzik sesleri gelmeye başladı. Burası sadece hafta sonları çok kalabalık oluyormuş, yerel halkdan da haftasonu tatili için gelenler daha çok sanırım. Sahile mangallar ve geçici restoranlar masaları yerleştirip akşam yemeği için servise hazırlanıyorlar. Sahilin Discosu olarak çalışan yer de önüne perde çekmiş giriş kontrollerini orada yapıyor. Benim “otelin” barında diğer dostlarla buluşup, ev sahibini de alıp (bir yıl önce eşini kaybettiği için biraz depresyonda) disco ya gidiyoruz. Açık hava yerel diskoda müzikler hiç de fena değil hatta ben de kalkıp dans ediyorum Monicay la. Ben 12 ye doğru gelip biraz daha ön tarafda sahilde takıldıktan sonra erkenden yatıyorum. Ama disconun müziğinin sesi saat 3 de hala aynı yoğunlukda devam ediyordu.
Erken yatmanın verdiği dinginlikle sabah 6.30 da yine sahildeyim. Hava çok güzel, deniz hala çok sıcak, neredeyse 2 saat sahilde yürüyorum, biraz dalgalara girip çıkıyorum, bacaklar için çok iyi masaj oluyor doğrusu. 11 gibi otele dönüp duş aldıktan sonra kahvaltı ve hamak da dinlenme faslı derken saat 1 oluyor. Yine dostlarla biraz muhabbet ve şehri biraz keşfettikden sonra veda vakti geliyor. Saat 4 deki aracımız ancak 4.30 da yola çıkıyor ama 7 olmadan Antiqua daki otelimdeydim.
28 Ocak Pazartesi Antique da son gün
Artık buraya veda etmenin vakti geldi, yakın yerlere turlarla birlikte tam 1 haftadır bu güzel ve güvenli şehirdeyim ama daha en ünlü Maya antik kenti Tikal i görmem lazım. Otel den çıkışımı yapıp valizleri bırakıp parka bizim Meksikalı anne kız Ligia larla buluşmaya çıkıyorum. Onlar da El Salvador dan dün akşam döndüler. Bir tuk tuk tutup şehri gezmeyi planlıyorlarmış bana da çok cazip geldi hemen 1 saatliğine toplam 100Q ya bir araç bulup biniyoruz. Genelde hep parkın alt tarafında dolaşmıştım, bu sefer kuzey tarafı gezdik. Antiqua oldukça büyük bir yer aslında, ilk durağımız bir terme, yani insanların çamaşırlarını yıkadıkları, ortada bir havuz ve çevresinde taşdan leğen şeklinde bölmelerin olduğu bir yer. Buraya hala çamaşır yıkamak için geliyorlarmış. Bir çok klise tadilat geçirip kullanıma açılmış ama daha bir sürü muhteşem klise yapısı harabe şeklinde kaderine terk edilmiş. O dönemde belliki devlet yeni din Hristiyanlığa hayranlık uyandırmak ve insanları etkilemek için sanatsal devasal kliseler inşa etmişler. Nerdeyse her cadde de büyük klise görmek mümkün. En ünlüsü St. Francisco klisesini ve 3-4 tanesini daha görüp genel bir şehir turundan sonra bir müzenini önünde indiriyor bizi tuk tuk cumuz.
Burası eski bir kızlar manastırı, girişde yasal rehber olduğunu söyleyen çocuk la anlatım için 45Q ya analşıyoruz sonra 70 istiyor derken vazgeçtik. Müzeyi kendimiz de gezeriz benim için zaten İspanyolca olan anlatımı ancak Ligia nın çevirisiyle anlayabileceğim için çok da cazip değildi. Küçük yaşta eğitim için getirilen kızlar buradan dışarı çıkamıyorlar bütün günlerini ibadet ederek geçiriyorlarmış. Güzel küçük yeşil bir bahçe, çamaşır yıkama yeri, yatak haneler ve kliseyi yarı harap yarı restore edilmiş olarak geziyoruz. Üst kat da Cappucino müzesi Tayvan hükümetinin desteği ile 2009 yılında restore edilmiş, dini resimlerin ve heykellerin olduğu bir müze. Bildiğimiz Cappuchino ile hiç bir ilgisi yok…
Buradan çıktıkdan sonra 5 yıldızlı süper lüks otele dönüştürülmiş eski bir manastırı ziyaret ediyoruz. Casa Santo Domingo oteli. Renkli papağanların, turuncu orkidelerin ve hatta çikolota üretiminin olduğu büyük bahçeli otel de gezip bir gün belki kalmayageliriz deyip fiyatlarından dolayı yemek olayını erteleyip çıkıyoruz tekrar sokaklara. Aslında otelin fiyatı dünyadaki benzer lerine göre oldukça ucuz 2 kişilik oda $180. Merkez parka yakın bir yerde sağlam bir yerel yemek yiyip dostlarla İstanbul da görüşmek üzere vedalaşıyoruz.
1 saat sonra Flores’e gitmek için minibüse biniyorum. Küçük minibüslerle önce Guatemala city ye bırakıyor oradan büyük otobüslerle Flores’ e geliniyor. Antiqua dan Flores ekonomi sınıfı 30$ lüks otobüs 43$ en iyi bulduğum fiyat. Saat 7.30 gibi otobüs terminaline bırakıyor bizi minibüs ama bu arada hava kararmış ve şehir de hayat nerdeyse bitmiş. Şehrin ürkütücü bir havası var, hava daha yeni kararmış olmasına rağmen bütün her yer kapalı, kepenkler kapatılmış, sadece bazı köşelerde otobüs bekleyen insan kalabalığı var, bu saat de hiç de buralarda yürüyor olmak zorunda kalmak istemez insan. terminal dedikleri oldukça küçük bir yerde 2 otobüs bekliyor ve valizleri fiş karşılığı görevliye teslim ediyoruz. Aynı minibüsde İsviçreli bir gençle Norveçli 2 hemşire kız da var. Otobüsün en önündeki geniş koltuğa oturur oturmaz bir kız paketlenmiş bir sandviç ve içecek ikram ediyor ve tam 9 da yola çıkıyoruz.
Guatemala sokaklarının ürkütücü sessizliğinde devam ederken ana yola çıkınca tarfikde sıkışıyoruz adım adım ilerliyor, yol yapımından dolayı yarım saatden fazla süren trafikden sonra açılıyor yol. her ne kadra kepenkleri kapalı dükkanlar olsa da terminale egelirken aksi yönde oldukça yoğun bir araba trafiği vardı. Otobüslerde yolda mola verme kavramı yok içerde tuvalet de var zaten. Sadece bir ara kaptanlar değişti. Sabah 4 de tam uykunun güzel yerinde ışıklar yandı herkes uyandırılıp aşağı indi neymiş kontrol var. Ben de kimlikleri falan kontrol edecekler diye bekliyorum ama sadece araçdaki çantaları elleri ile öylesine bi kontrol ettiler meyve kontroluymuş. Ne olduğuna anlam veremedik.
29 Ocak Salı Flores
Sabah saat 6 gibi Flores adasında gölün kenarında bir boşlukda otobüsden indik. Hemen birileri çoğunun çantasını başka bir küçük minibüse koydu ve iyi ingilizce konuşan biri organize ediyordu, sonunda herkesi oteline ücretsiz nbırakacaklarını söyleyip rahatlattı. Norveçli kızlar $40 a bir yer ayarlamışlar ben de onlarla gitmeye karar verdim. Booking.com da fiyatlar çok pahalı gelmişdi ve çok az yer vardı o yüzden biraz fiyat beklentim yüksekti. Turist simsarı adam da kalacak yer ayarlamamış olanlara bütçelerine göre bir yer lere götürdü hostel leri tercih edenler indi ama ben daha düzgün bir yerde kalmaya kararlıyım. En son bizi bıraktığında kızlara 200Q ya günlük tur sattı saat 12 de alacaklar. Ben bu yorgunlukla gitmek yerine yarın gitmeyi tercih edip zaten 100-150 arasında fiyat olduğunu bildiğim turları araştırmak için de vaktim olacaktı.
Otelimiz göl manzaralı Casa Amelia denen orta seviye temiz bir otel. Zaten buralarda “yıldızlı” otel yok en pahalısı yüzme havuzlu falan kapı fiyatı $50
Yazın Avrupalı turistlerden dolayı ilkbahar ve yaz ayları çok daha kalabalık oluyormuş. Bu günler onlar için çok yoğun olmayan bir sezon aslında. Ertesi günkü rehberimiz en çok Avrupa dan turistin geldiğini onlarında daha çok bahar ve yaz aylarını tercih ettiğini söylüyor.
Odalar hazırlanana kadar göl manzaralı cafesinde Norveçli Helena va Kristina ile kahvaltı yapıp sohbet ettik. 2 hemşire arkadaş 2 haftalık izinlerine ekstra çalışmalarla biriktirdikleri 4 haftayı da ekleyip 6 haftalık tura çıkmışlar. Norveç de havanın soğukluğunu ve orta Amerika nın ucuzluğunu hesap edince onlar için nasıl güzel tatil olduğu anlaşılıyor. elllerinde Lonely planet kitabı ve internet de tripadvisor en büyük kaynakları.
Odama çıkıp duş alıp rahatladıktan sonra adayı keşfetmeye çıkıyorum. Gölün çevresini normal yürüyüşle 10 dakikada dolaşabiliyorsunuz, adanın tamamı küçük evler hosteller, seyahat acentaları ve dükkanlarla dolu. Gölün her tarafın da güzel manzaralar var ve yerler tertemiz çer çöp yok. Çok sakin ve az insan var rahatsız edici hiç bir şey yok. Hava o kadar sıcak ki Cancun da bile bu kadar sıcak olmamıştı. Burası daha kuzeyde olduğu için soğuk bekliyordum ama Antiqua daha yüksek olduğu için buradan soğuk muş .
Biraz dolaşıp farklı fiyatlar aldıktan sonra bir seyahat acentası dan bütün işlerimi hallettim diyebilirim. Benim için öncelikli dönüş günüm perşembe için Guatemala city ye dönüş uçak bileti ni almak dı, Pedro denen çocuk $160 ı verince hemen aldım. Ertesi günkü Tikal turunu da 125Q ya anlaşıp zaten yakın olan otelime dönüp yaklaşık 3 saat uyudum.
İyiki şu internet denen şey var, hem kontağım hiç kesilmedi hem de sıkılmadım. Kahve molasından sonra tekrar yürüyüşe çıktım ve diğer otellere bakayım ve fiyatları hakkında fikir alayım istedim. 2-3 bina ilerdeki bir yerde hediyeliklere bakarken satıcı nereli oldumu sordu Türkiye deyince “aa yukarda yeni gelen bir Türk grubu var” demezmi. Hemen yukarı çıktım ve bingoooo 19 Türk yeni gelmişler oturup yorgunluk birası içiyorlar. Merhaba deyince onlarda şaşırdı, meğer Fest travel’ın grubuymuş. Rehberleri Işıl Göktürk, Biraz sohbet edip kalktım ve yeni bir Türk grubu tanıdığıma çok memnun oldum. Artık yavaş yavaş gün bitmek üzere adayı tekrar tavaf edip en güzel gün batımının olduğu yerde muhteşem fotolar çektim. Akşam yemeğimi yalnız yedikten sonra biraz ilerdeki restoran da Norveçli kızlarla Karşılaşıp onlara takıldım. Akşam 11 gibi yatağa girdiğimde gündüz uyumama rağmen nerdeyse derin bir uykuyla sabah ettim.
30 Ocak Çarşamba
Öğlenki tura kadar çok vaktim var, küçük Flores adacığında tekrar dolaşıp 12.30 da acentanın ofisine gittim. Turda 2 çinli çift sadece transfer almış, genç bir Alman doktor Julie ve Avustralyalı David ve ben rehberli aldığımız için 3 kişilik özel tur gibi oldu. Rehberimizin adı Cesar, 20 yıldır rehberlik yapıyormuş ve önceside Amerika da yaşıyormuş. çok ağır bir Amerikan aksanı var. Julie 3 yıl önce doktor olmuş okulu bitirmiş ama işe başlamadan önce uzun bir tatil yapmayı planlamış. Bu uzuuuun tatil Güney amerika da 15 aydır devam ediyor. 2 ay daha gezip dönecekmiş. Zaten bu tür tecrübe ancak işe başlamadan önce yaşanabilir. David de 520 yaşlarında botanikçi ve geçici işlerde çalışıp para biriktirip gene uzun tatillerle Dünyayı gezenlerden.
1.5 saat sonra Yağmur ormanlarının içindeki en ünlü ve Mayaların en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Tikal’in girişindeyiz. Burası 1979 dan beri Unesco nun koruması altında Dünya kültür mirası ilan edilmiş bir yer. Giriş de herkesden aldıkları 150Q lık bilet parasını da ödedikten sonra 20 dakika daha orman içinde gidip araç dan iniyoruz. 15-20 dakika yağmur ormanlarının içindeki yürüyüş sırasında mayunları, çeşitli kuşları da gözlemleyip en yüksek pramit olan 4. Primate çıkıyoruz. Tam olarak 197 masamak, tahta merdivenlerle çıkılıyor en tepeye yakın bir noktaya ulaştığınızda inanılmaz bir manzara resmen büyülüyor. Gözün alabildiğine düz bir arazide yemyeşil yağmur ormanları ve arada görünen pramitler. Burayı ilk keşfedenler Almanlar ve 1960 lara kadar da Pensilvanya üniveristesinin desteği ile kazılar yürütülmüş şu anda Guatemala hükümeti kazılara devam ediyor. Daha restore edilecek çok yer var alanın ancak %20 sini ortaya çıkarmışlar ama en önemli tapınaklar keşfedilmiş. 2000 farklı yerleşim yerinin olduğu düşünülüyor ve yaklaşık nüfusunda 2-3 milyon olduğunu söylüyor ama bu rakam bana biraz abartılı geldi doğrusu. Sadece taş yapılar ki bunlarda pramit ler ve tapınaklar ayakta kalabilmiş ev ve diğer yerleşimler genelde tahtadan yapıldığı için onlardan bir eser görünmüyor. Pramtlerin Tarihlerinin yine İ.Ö 900 başlangıcı olduğunu söylüyor ama kesin tarih veremiyorlar. Sonuçda İspanyollar geldiğinde her şey değişmiş buralar İspanyıllardan öncemi sonra mı yok olmuş bilinmez. Ama 2-3 milyon İnsanın birden yok olması mümkün olmayacağına göre yaşayan insan sayısı çok daha az olmalı. Farklı zamanlarda yaşamış birbirden bağımsız Mısırlar, mezopotamya, Hititler, Sümer ler ve diğer medeyetlerin birbirinden habersiz olmasına rağmen bu kadar yakın şeyler yapmış olmasını kayıp kıta Atlantise bağlıyor ama ben gene de bu uygarlıklar arasındaki binlerce yılı düşününce o bilginin buralara ulaşmasının mümkün olduğunu Atlantis le bağlantılı olmadığını düşünmüyorum. Ortadoğu da klasik dönem yaşanırken buralarda daha neolitik dönem bile değildi. Ama gene bana ilginç gelen şey, insan kurban edecek kadar, at ve tekerler kullanmayacak kadar geri bir medenniyeti yaşayan insanlar nasıl takvimde ve astroloji de bu kadar bilgililer anlamıyorum. Oysa Bunlardan binlerce yıl önce mısırlar beyin ameliyatı bile yapıyor, şu anda tıpda kullanılan malzemeleri kullanıyorlardı.
70m uzunluğundaki 4. Pramit de yarim saat yağmur ormanları manzarasını sindirdikten sonra aşağı inip biraz daha tarih konuşup bir sonraki durağımıza devam ediyoruz. Yağmur ormanlarında jaguar larda varmış ama tabii bu kadar insanın dolaştığı yerde kalırmı jaguar. Ayrıca dünya nın en zehirli sarı Yılanları da çokca varmış.
Bir sonraki durağımız şehrin kalbi olan ortada bir meydanın olduğu çevresinde alçak tapınaklarla çevrili ve en iyi restore edilmiş primadin olduğu mekan. Tikal’in simgesi olan tapınağın ön tarafı akşam gün batımında çok etkileyici görünüyor. Buraya ya sabah gün doğumu yada akşam gün batımı için geliniyor. Bence gün batımı daha güzeldir çünkü çoğu zaman gün doğumu puslar altında kaldığı için yaşanamıyor.
Bizde gün batımının en güzel gözlemleneceği üst noktaya çıkıp bekliyoruz ama güneşi kapatan bir ağaçdan dolayı pek keyifli bir gözlem olamıyor bence.
Karanlık olmadan hemen önce aracımıza gidip 6.30 gibi dönüş yoluna geçiyoruz.
Bu gece gezimin son gecesi artık geri dönüş sürecine girdim. Akşam sahilde bir restoran da yemek yedikten sonra eşyalarımı toplayıp yarın sabah erken den yola çıkmak için nerdeyse hazırım.
Dönüşüm çook uzun olacak önce guatemala citye uçuş, orda 6 saat bekledikten sonra 2.5 saat de Miami, sonra 11 saat sürecek Moskova yolculuğu ve en son da 3 saatlik Moskova-İstanbul uçuşu. Gece uyuyamadığımı saymazsak toplamda 31 saatlik bir yolculuk, 4 uçak ve 4 ülke şeklinde nihayet Atatürk havalimanına ulaştığımda yerel saat gece 9 u gösteriyordu.
23 Aralık 2012 de çıktığım yola 1 Şubat 2013 de döndüm. Daha önce gitmediğim bir kıta ve kültür gezisi oldu. USA Amerika sı hakkında filmlerden ve sosyal medyadan bir çok şeyi bildiğimizi sansak da bizzat gidip görmek ve yaşamak başka bir şey. Dizilerde gördüğüm Miami sahilinin uzunluğu yada cam gibi ince kumsalının olduğunu, yüksek binaların güney sahilden oldukça bağımsız bir mekan olduğunu da fark etmemiştim. Yada New York şehrinin bu kadra eski olduğunu, o yüksek binaların aslında dar alana sıkışmış yürüyek 1 saatin yeteceği bir yer olduğunu düşünmezdim. Yada Times meydanının ortasında olmak “eh işde bumuymuş” dedirtiyor insana ama gördükten sonra.
Meksika Amerikan filmlerinde çok daha farklı gösteriliyor tabiiki, belki sınır kasabaları öyledir yada USA den geçince aradaki uçurum göze çarpıyor tabiiki ama ülkenin o kadar farklı bir kültür mozaiği varki ben bunu bir kısmını görme şansını yakaladım.
Guatemala belki de aklımda hiç bir önyargı ve çok fazla bilgi olmadığı için gider gitmez yeşilinden ve yüksel volkanik dağlarından dolayı ilk gördüğümde içimin ısındığı bir ülkeydi. Sonrasında gördüğüm yoksuluk, eli tüfekli güvenlik görevlilerinin beklediği işletmeler, demir parmaklık lar ardında satış yapan dükkanlar bende korku yarattı. Ama ona rağmen güvenli yerlerde dolaştığınızda hiç rahatsızlık veren gözler, sizi başdan aşağı süzen gözler görmüyorsunuz. Üstelik Flores de dikkatimi çekti, restoran ların açık alan larında dahi sigara içilmesine izin verilmiyor. yollarda sigara izmariti ve bizdeki kadar çöp ve pislik yok.