20.01.2019 Pazar – Puno –Lapaz (BOLİVYA)
Sabah 7 de Puno dan LaPaz’a gidecek otobüsümüz var, yani Peru bitti artık Bolivya yoluna düşeceğim. 6.20 de otel den taksi ile otobüs terminaline geldik erkenden. Her bilet için S1.4 gibi vergi ödemek gerekiyor, Bolivya da bu rakam B$2.5, pasaport ve isim kontrolü yapıldıktan sonra otobüse bindik. Firma’nın adı Titicaca, yeşil-sarı renkli yine oldukça konforlu koltukları var S50 ye almıştık yani $14 gibi. Alt kat daha az insan olduğu için daha pahalı ve biz zaten kalan son 2 bileti almıştık, en arka koltuk dayız, yanımızda tekli koltuklarda Japon bir çift var. Fujisawa bölgesinde yeşil çay üretiyorlarmış, 2 haftalık bir tatil için gelmişler buralara.
Saat 10.20 de Bolivya sınırına geldik, bazı otobüsler Copacabana’ya uğruyor, bizim ki direkt LaPaz. Sabah verdikleri beyaz formları topladılar, şimdilik serin serin otobüs de bekliyoruz, öbür otobüs geçince biz ineceğiz.
Sıramız gelince otobüs den valizlerimizi aldık, gümrük işlemlerinde yan yana 2 masada 4 kişi çalışıyor, 2 kişi Peru çıkış, 2 kişi de Bolivya giriş işlemleri yapıyor, yani yan yana iki ülke sadece bayrakları ile ayrılıyor. Hızlı denebilecek bir sürede Bolivya giriş damgasını bastırıp girdik içeri. Daha önce uyarmışlardı, Bolivya ya yiyecek sokmak kesinlikle yasak diye, ben de pek bir şey yok zaten. Herkesin tek tek valizini arıyorlar ve bulduklarını atıyorlar. Bendeki 1 paket farklı çeşitlerde kuru mısırlara bir şey demedi son anda Cusco dan aldığım siyah mısır koçanlarına el koydu. Buna da şükür çünkü paket de benzeri var nasılsa.
Toplamda gümrük işlemleri 1 saat kadar sürdü ve tekrar yollardayız. Lapaz trafiği de dahil 14.30 gibi terminale geldik. Uyuni gidiş saatlerini ve bilet kontrolü de yaptım, aynı firma B$180 e satıyor, yani $26, ulaşım oldukça pahalı genel fiyat düzeyine göre.
Burada yerel para 1 $ = 7B$, yani Peru nun parasından 2 katı gibi hesaplayacağım.
Ben biletlere bakarken bir taksici yanaşmış, B25 e otele gidişe anlaştık, aslında çok uzak değil otel ama Nagin’in valizi ağır ve kaldırımlar öyle düzgün değil, taksi ile gitmek en mantıklısı.
LaPaz, Dünyanın en yüksek başkenti, 3600m, yükseklik sorunu yaşayabileceğiniz her yerde yazıyor ama beni hiç etkilemedi.
Saat 3’e doğru otele giriş yaptık, 2 kişi geceliği $30 a anlaştık, 2 yıldızlı ama merkezi bir yerde, fena değil. Genelde Koreli gruplar var, Katedralin olduğu meydana 150m mesafede.
Ben hemen kendimi sokaklara attım, ana meydana inip aşağı doğru yürüdüm, Pazar havası var şehirde, bu ana cadde eskiden kenti ikiye ayıran çok büyük bir nehir imiş. Karşı taraf da şimdi resmi binalarında olduğu ve sömürgeci İspanyolların inşa ettiği ve yaşadığı bölge var. Nehrin bu yakası yani Kathedral’in olduğu yerde, yerel halkın yaşadığı bölge olmuş. Yol boyu inerken teleferik istasyonuna ulaştım, şehri görmenin en iyi yolu bu teleferikler, panoramik olarak bütün şehri gezebiliyorsun. B3 hattına binip şehri tepeden keşfe başladım. 9 farklı teleferik hattı ana arterlere ulaşıyor, her bir hattın fiyatı B$3. Önce mavi hatta binip sonuna kadar gidip yeşil hatta geçtim. Çok yüksek dağlarla çevrelenmiş şehir bir çanak içinde kalmış. Malum nüfus arttıkça dağların yamaçları evlerle dolmuş, çok zengin bir kesimin evleri de, çok fakir gecekondu mahalleri de yan yana.
Yükseklik beni hiç etkilemedi, genelde en büyük korku bu oluyor turistlerde, ben sadece Cusco da ilk gece biraz sersemledim onun dışında hiç etkilenmedim.
Akşam otele döndüm, Nagin ile karşı pizzacıda güzel bir akşam yemeği yedik, benim içinde artık dinlenme zamanı.
21.01.2019 Pazartesi- LaPaz
Acelem yok, bütün gün şehri gezmek için vaktim var, önce turist information ofisinden bilgi aldım. Tam aşağı inerken Türkçe konuşan bir çifte rastladım. 2017 den beri seyahat eden “Planet2see” blog yazarları, Alphan ve Özlem le ayaküstü sohbet edip kontak bilgilerimizi alıp tekrar görüşmek dileği ile ayrıldık ve ilerleyen günlerde yine buluştuk.
Önce müze olan katedrali gezdim, gereksiz bir gezi oldu ama tecrübe. Ziyaretçilere mutlaka özel rehberle veriyorlar, 15-20 dak sürdü.
Halk minibüslerine “collecta” diyorlar, bizim minibüsler gibi, ben de terminale gidene bindim. Uyuni otobüs bileti için başka firmalara da bakayım derken Bolivia firması nın fiyatı B$120 olunca onlardan aldım, akşam 8.00 otobüsü ile gideceğim. Sonrasında tavsiye üzerine, üzerinde “cemetrio” yazan başka bir minibüs ile LaPaz’ın büyük meşhur mezarlığına gittim. İngilizce kelimelerin çoğunun kökeni latince ve ortak, Güney Amerika da ki bütün ülkelerde benzer kelimeler olduğu bir çok kelimeyi anlıyorum.
Pazartesi olmasına rağmen mezarlığın girişi oldukça kalabalık, 2 farklı cenaze var, aile üyeleri sıraya geçmiş taziyeleri kabul ediyorlardı. Dışarda sokak da çiçek satanların yanında daha kaliteli ve pahalı çiçek dükkanları da epey bir ciro yapıyor sanırım. Mezarlık, devasa boyutu, çiçek cümbüşü ile rehber kitaplarında mutlaka görülmesi gereken yerler listesine girmiş haklı olarak. Bir şehir gibi ızgara planlı ve sokakların girişinde numaraların olduğu tabelalar var. Apartman gibi, 2-3 katlı mezar odaları, duvarların içine gömülmüş, ölen kişinin resimleri ve ilgi alanları ile süslenmiş bol çiçekli kabinler şeklinde. Genç-yaşlı, ailenin bütçesine göre dekore edilmiş binlerce mezarın olduğu sokaklarda 1 saate yakın dolaştım. Mezar ziyaretine gelmiş aileler herhalde ölüm yıldönümü için toplanmışlar, yiyecek- içecek ikramlarını mezarın başında yiyorlar, bir rahip dua ediyor ve bir gitarist ilahi söylüyor. Pazartesi olmasına rağmen o kadar yoğunki diğer grup hem papazı hem de gitaristi bekliyor.
Mezarlık dan çıkıp çiçek-yiyecek satan tezgahların olduğu yerleri biraz dolaşıp ara sokaklara daldım. Ülkenin, daha doğrusu bu şehrin modası olan kabarık eteklerin satıldığı dükkanlar tam bir renk cümbüşü. Bu kadar sıcak bir memleket de, her ne kadar diz üstü boyunda olsa da, bu kadar kalın eteklerle dolaşmak zor olmalı, o kadar çok kumaş kullanılmış ki bir de ağırlığı var eteklerin. Kadınların taktığı, kafaya tam oturmayan küçük siyah fötr şapkalarda sadece bu şehirde moda. Bolivya’nın geri kalan kısmında görmedim. Anlatıldığına göre, bir firma satmak için şapka getiriyor, kafalara küçük geliyor ama bir şekilde moda oluyor. Bence özellikle tam kafaya oturmayanı yapmışlar, yoksa çok sıcak ve bunaltıcı olacağı için bu kadar kolay kullanıcı bulamazlardı.
Mezarlıktan çıktıktan sonra yokuş aşağı meydana doğru yoluma devam ettim, bir kafe de mango jassi içtim öğlen yemeği niyetine ve şehir merkezine tekrar ulaştım. Bu sefer katedralin karşı tarafına yani yönetim binalarının olduğu bölgeye geçtim. Parlamento ve diğer devlet binalarının bulunduğu merkez, eski İspanyolların koloniyal binalarından oluşuyor. Etnografya müzesi 12.30 -15.00 arası kapalı yani uzun bir öğle molası var.
Tekrar ana caddeye dönüp bu sefer daha aşağılara kadar yürüdüm, Pazartesi günün bereketi var, cadde çok kalabalık, dilenciler yada kaktüs meyvesi ve başka şeyler satanlar var. İlginç olan, ayakkabı boyacılarının maskeli olması, aşağılayıcı bir iş olduğu için kimse tanımasın diye yüzlerini kapatıyorlarmış. Sokak Temizlik işçileri de aynı şekilde yüzlerine peçe takıyorlar.
Caddenin en sonuna doğru bir meydana vardım, bir şeye karşı gösteri yapmak için toplanıyorlardır.
Güneş de yürürsen hava çok sıcak, gölgede makul güzel bir yürüyüşle otele döndüm.
Nagin odayı değiştirmiş, ben de onun odasında akşama kadar dinlenebildim. Negin dün bir sokak satıcısından hamburger yemiş, bakındık ama maalesef sadece Pazar günü çalışıyor galiba. Ben de yakındaki bir restoran da yedim hamburgeri. 5-6 günlük yol arkadaşım İran lı Nagin ile vedalaştık, onun çok vakti var ve Lapaz da biraz daha kalıp Şili ye doğru devam edecek.
6.45 de de taksi ile terminale erkenden gittim, tam akşam trafiği olduğu için 30 dakikada ancak gidebildik. Terminal de otobüsün kalktığı yeri bulmak biraz zor oldu ve panikledim ama sonunda bulunca rahatladım. Büyük bir Alman genç grubu vardı hepsi üst kata çıktı, bir tek ben alt kat da kaldım, daha sonra yol üstünden bineneler oldu, bu sefer alt kat dan almak iyi olmadı bütün gece uyku tutmadı tedirginlikten. Üstelik telefon şarjı da çabuk bitiyor, kafa lambasını da valizde unutunca gece biraz uzun oldu.
Neyse sabah gün ışırken geldik Uyuni kasabasına.
22.01.2019 Salı – UYUNİ
Sabah saat 5.30 da Uyuni ye indik, yollar Peru dan daha iyi bence pek sallanmadık yol boyunca. Sabah yeni ışıyor, bir terminal alanı yok, firmaların ofislerinin önü var sadece. Orada bekleyen kızlar-erkekler sizi kafeterya ya davet ediyor, o saat de yapacak bir şey yok, oteli de ayarlamadığım ve hala alacakaranlık olduğu için ben de bir grubun peşine takıldım. Bir hostel’in kafeteryasın da kahvaltı servisi var, ekmek-tereyağ-reçel-çay-kahve B$15 yani 2 dolar, hem de güvenli vakit geçireceğim. 1 saat kadar takıldım booking.com dan baktığım tuz otele gidip bakacağım. Bu sefer $50’ı gözden çıkardım, çünkü tuz dan duvarlarla çevrilmiş “Casa de Salt Andina” otelinin duvarları tuz bloklardan yapılmış, giriş holünde şömine yanıyor, salonun tavanının camlı olması ortaya aydınlık veriyor, çok hoş bir ortamı var. Ama ne yazık ki hiç boş odaları yok biraz bekleyin dediler bu arada başka yerlere baktım ama sonuç hüsran. Bazen internet den rezervasyon yaptırmamanın böyle bir dezavantajı var maalesef.
Uyuni, Eski western filmlerindeki Meksika köylerine benziyor. Bir ana caddesi var, dümdüz arazide tek katlı evler, kötü durumda tozlu topraklı yolların olduğu bir kasaba, ama büyük şehirlerden çok daha pahalı bir yer.
Valizi otel de bırakıp yol boyunca kalacak yer aradım, hostel tarzı Reina denen bir yerde de $37 istiyorlar, şansımı denemeye devam edeceğim.
Sonuç da biraz ileride bir hostel de penceresiz tek kişilik özel odayı $10 a bulup hemen aldım, aynı anda geldiğimiz Şili’li bir çift fiyatı pahalı bulup başka yer aramaya çıktı. Bütün gece yol aldım ve yorgunluktan ayakta duramayacak haldeyim. Hemen yatıp 2 saat uyudum, kalkınca, buraya gelmemin nedeni olan tuz gölü turlarına bakmaya başladım. Her yerde fiyatlar hemen hemen aynı, günlük “Solar de Uyuni” turu, rehber (şoför) İspanyolca olursa, B150 yani $20, daha ucuzu yok ve kimse pazarlık yapmıyor. İngilizce rehberli tur isterseniz fiyat artıyor. Turumuz 11.00 de başlıyor, gün batımından sonra 7.30 gibi dönüyor. Eğer 2 gece kamp konaklamalı alırsan ve sonrasın da Şili ye geçeceksen B$700, yemekler ve 2 gece konaklama dahil 3 günlük tur, ama ben Sucre ye devam edeceğim için 1 günlük turu aldım. Daha sonra bir otobüs firmasından Sucre için otobüs biletimi aldım B60 tek katlı vasat, ama 2 katlı olan B100, aman biraz pahalı olsun ama iyi olsun.
Bu işleri halletmenin rahatlığı ile hemen hostele gidip tekrar yattım ve 19.30 da kalkıp yemek için çıktım. En işlek yerde bir sürü pizzacı, spagetti restoranı var, birine oturup akşam yemeğini hallettim, fiyatlar Lapaz’a göre pahalı ama hala makul.
23.01.2019 Çarşamba UYUNİ – Solar De Uyuni
Sabah kahvaltısından sonra 10.30 gibi tura katılım için acenta ya gittim, tur almış herkes orada. İsrail li gençler, çoğu 3 günlük tur almış sırf çantalı gezginler. Büyük valizlerini bırakıp küçük çanta ile gitmelerine izin veriyorlar. Sonunda başladık tura, jeep lere 6 kişi sığıyor, ilk durak tren mezarlığı, eski trenlerde boy boy foto çekiyor herkes. 20 km lik çok düzgün asfalt bir yoldan devam ederken yol boyunca kontroller var, evrak vs sıkı tutuyorlar anlaşılan. Sonrasında tam tuz gölü kenarında ki Cali köyünde mola verdik. safari ye başlamadan önce mutlaka orada 1-2 saat mola veriyor bütün turlar, hepsi birbirinin benzeri ürünler satan dükkanlar var, köy halkının %60-70 i geçimini bu mağazalardan sağlıyormuş, o nedenle buradaki molayı zorunlu tutuyorlar sanırım. Üstelik wc ve diğer alışveriş için de gerekli . Nihayet öğleden sonra tuz gölüne girdik.
Denizin çekilmesi ile oluşmuş, Dünya nın en büyük tuz gölü 10.582km2 lik alana yayılmış. Birikmiş sular ile oluşan yansımaları ve elde edilen tuz miktarı ile Dünya da en meşhur yerlerden biri.
Kırmızı renkli suların olduğu bir yerde ilk foto molasını verdik, 30 dakika da bir sürü fotolar çektik peş peşe. Sonrasında gölün ortasındaki bir tuz gölü otelinde yemek molasın verdik. Biz fotoğraf çekerken şoför rehberimiz getirdiği menüyü taş dan yapılmış onlarca masadan birinde sofraya hazırlamış. salatalar, tavuk, pilav, muz dan oluşan menü hem lezzetli hem de doyurucu idi.
Burada küçük su birikintilerinde oluşan yansımalarda güzel fotoları çekip yolumuza başka bir durak için devam ettik. Bu sefer suyun çok daha yoğun olduğu en güzel yansımaların olduğu yere geldik, grup fotoları, en iyi zıplayarak çekilen fotolar hep buradan çekilmiş. Yüzeyde biraz su var ve yalınayak gezmek imkansız hem tuzun acısı hem de sertliği fazla yürümenize izin vermiyor. Ya yanınızda terlik getirin yada jeep deki uzun lastik çizmelerden bir çiftini erkenden kapın. Uzun bir mola sonrası gün batımı için karaya çıktık. Ne yazık ki hem rüzgar var hem de bulutlu olduğu için güzel bir gün batımı olmayacak diye araç dakilerle oy birliği ile köye dönmeye karar verdik, daha fazla üşümenin anlamı yok.
Şehre dönünce emanete bıraktığım valizimi alıp yemek yiyerek otobüs saatini bekledim, gece 10:00 da ki otobüse bindim, bundan sonraki rotam Sucre.
24.01.2019 Perşembe – SUCRE
Rahat denebilecek bir yolculuk ile Sabah 5.20 de Sucre terminaline ulaştık, hava yeni aydınlanıyor, biraz terminal de oyalandım, 1 saat sonra yaşlı bir taksi ci amca ile B10 ye anlaştık ve booking.com dan baktığım otele gittim. “Casa Isabella” 9.2 puanı var, güleç yüzlü hoş bir kadın sahibesi oda müsait olduğu için hemen verdi. Ortasında güzel çiçekli iç avlusu var, müstakil odaların olduğu konak dan otele çevirme gibi, merkezi güzel bir yer. Özel oda için B70 deyince hemen aldım tabii, ortak banyo hemen odanın karşısında. Duş dan sonra iç avludaki bahçeye çıktım, kahvaltı için güzel bir ortam, yan masada nereli olduğumu soran kişi Türk çıktı, Adnan Türkoğlu, , ODTÜ mezunu, tikli ve takıntılı uzak durulacak bir adam. 5 aydır geziyor, Meksika dan başlamış. Yan masada yaşlı İrlanda lı bir adam 2 aydır buralarda ve İspanyolca kursuna gidiyor, emekli maaşı ile buralarda çok daha güzel hayat yaşıyor.
Biraz sohbet sonrasında ben şehri keşfe çıktım. Çok merkezi konumda olan otelden çıkınca şehrin en güzel yerinde olduğumu anladım, 2 katlı beyaz badanalı evleri bakımlı ve düzgün, kendimi Bodrum da gibi hissettim, düzenli temiz sokakları ile çok güzel bir şehir. Ülkenin resmi başkenti burası aslında ama Lapaz’a göre küçük, nüfusu 200.000, LaPaz 800.000, toplam ülke nüfusu 11 Milyon.
Otele dönüp biraz dinlendikten sonra tekrar dışarı çıktım, Bolivar parkı, 25 mayo meydanı, Pazar yeri (envai çeşit sebze-meyve cenneti ile tam yerel market), akşama kadar her yeri keşfetmiş oldum.
Otele dönüp gezimin sonraki günleri için planlama yapmam lazım. Santa Cruz’a uçak biletini $51 a aldım, artık dinlenme zamanı.
25.01.2019 Cuma – SUCRE
Bu gün acelem yok, şehir zaten küçük, çamaşırhane ye verdiğim çamaşırları da alıcam, “Planet 2see” (Alphan ve Özlem) e mesaj attım, aynı şehirdeyiz, oturup konuşalım. Saat 12.00 ye randevu verdik.
Bu arada bizim otel de kalan Fransız kadın, 10 yaşındaki oğlu ile tam 1 yıldır Dünya yı geziyorlar. Çocuğun okulunu dışardan takip ediyorlar böylece eve dönünce arkadaşlarından geri kalmayacak onlarla aynı sınıfa devam edecek. Asya dan başlamışlar, Myanmar ve Tayland da daha rahat gezdiğini söylüyor, scooter kiralayıp istediğim yere gittim, burada daha zor gelmiş onlara. 1 aya kadar eve dönecekler. İnanılmaz bir tecrübe, anne oğul 1 yıl beraber geziyorlar.
Öğlen Alphan ve Özlem ile buluştuk ve sohbet muhabbet çok keyifliydi, önce meyve suyu, sonrasında öğlen yemeğini yerel restoran da yedik, arkadaşlarının “Conrad cafe” önerisi vardı orada güzel bir kahve içtik. Kolombiya ile ilgili tiyoları anlattılar bana. Kafa dengi insanlar, zaman nasıl geçti anlamadık, ben de müzeyi iptal edip saat 18.00 e kadar birlikte takıldık. Otele dönmeden önce ertesi gün havaalanı transferi için keşfe çıktım. Otelime yürüyerek 5-10 dakika mesafede olan durak dan minibüsler kalkıyor, sabah gönül rahatlığı ile çıkabilirim. Gündüz bir tiyatro da bedava gitar konseri reklamı vardı gittim ama amatör bir grup ve başlamak bilmedi 30 dakika takılıp çıktım. Akşam da hareketli ve güvenli bir şehir Sucre, ama daha fazla oyalanmadan Santa Cruz da otel arayışı için otele döndüm.
Bu şehirde dikkatimi çeken 2 temel şey;
- Kadınlar hala arkada iki uzun örgü saç kullanıyorlar
- Lapaz da gördüğüm şapkalı kadınlar Sucre de yok
26.01.2019 Cumartesi Santa Cruz
Sabah vakitlice kalktım çünkü saat 10.35 de Santa Cruz’a uçağım var. Sandviç yapıp okuduğum Balzac’ın “Vadideki Zambak” kitabını otele bırakıp yola çıktım. Saat 8.00 de minibüs kalktı ve sadece B$8, 24km lik yolu vakitlice 1 saat de aldık, havaalanında vergiyi (B11) ayrıca ödüyorsun, tam kapıya giderken öğrendim bunu da…
Saat 11.30 da Santa Cruz havaalanına indik, dışarı çıkınca merkeze giden minibüsleri gördüm. sadece B6, oldukça ucuz, yaklaşık 20 dakika gidince internet den bulduğum otele yakın indim. Sibaris diye bir yer, Hava çok sıcak ve biraz zorlu bir yürüyüşle sonunda apart’ı buldum ama burası daha çok kiralık daire, adres verdikleri yer de ofisleri. Pazar günü olsaydı kapı duvar olacaktı. sahibini aradık geldi, 38 yaşında Joanne, orada yer yokmuş, yeni yaptıkları yere götüreyim dedi. Daha merkezi bir yerde inşaaat halinde ama ertesi gün Pazar ve kimse çalışmıyor. Alt katında kayın validesinin restoranı var, üniversite ye çok yakın olduğu için en büyük müşterileri üniversite öğrencileri. Çok iyi çalışan internet ve TV var, mutfak, banyo herşey sıfır hiç kullanılmamış, zaten benimde başka yer arayacak gücüm yok, 2 gece için $50 verdim. Aslında bu şehirde 2 gece kalmak kötü bir kararmış, çevrede ve şehirde ilginç hiç bir şey yok. Büyük şehir ama 1 gün kalsam yetermiş, biraz tembellik yapıp dinlenmiş oldum, üstelik uçağımın olduğu gün de akşama kadar kalmama izin verdiler en azından bu da avantaj oldu. Dışarı çıkıp biraz dolaşıp akşam yemeği için bir şeyler alıp döndüm.
27.01.2019 Pazar – Santa Cruz
Bu gün her yer çok sessiz, kaldığım yer üniversite ye ve büyük hastaneye yakın, Merkezde biraz dolaşıp erkenden geldim, madem buradayım biraz tembellik yapıp dinleneyim.
28.01.2019 Pazartesi
Saat 10.00 gibi dışarı çıkıp dün keşfettiğim hastanenin sonunda Colon caddesinde 21 nolu minibüs ile son durağa kadar gittim. Blog larda yazan “Lamas de Ameri” parkını hedefledim ama son durak da bunun mümkün olmadığını görüp yine aynı minibüs ile döndüm. Ucuza bir şehir turu gibi oldu benim için. Şehir merkezinde bir kafe de bira içip eve dönüp saat 6 ya kadar uyudum. Havaalanı için taksi çağırdım saat 10.00 da gelecek, gerçi fiyatı B70 ama o saat de minibüs riskini alamam. Gece saat 02.20 de Copa Airlines ile Panama aktarmalı Guaquil – Ekvador’a gideceğim. Bu kadar tembellik yeter bundan sonra daha araştırmacı ve planlı gideceğim.
2019 GÜNEY AMERİKA GEZİ NOTLARI
Notlar:
- Toplam da 41 günlük rotam; PERU, BOLİVYA, EKVATOR, KOLOMBİYA, PANAMA
- Bu gezide telefonumdaki “maps.me” programı gittiğim yerleri bulmada çok yardımcı oldu. Bir sonraki rotanın haritasının indiriyor, daha sonrada internet olmadan sokakları bile bulabiliyorsun.
- Bazı otellerde kredi kartı kullandım ama çoğu yerde nakit gerekiyor, boynuma asılı küçük çantamda el altı için gerekli nakit, belime sarılı cüzdan da ise pasaport ve kalan nakit param vardı.
- Gezi boyunca internet de önerilen ve en merkezi yüksek puan verilmiş lokasyonlar da kaldım ve hiçbir yerde korkmadım. Otelleri www.booking.com dan araştırdım, oradaki puanlamalara güvendim ve beni hiç yanıltmadı. Şehir merkezi olarak genelde Kathedral’i referans aldım, bazen otellerin direkt web sayfasından rezervasyon yaptım, bazan da belirlediğim otelleri işaretleyip oteli görünce karar verip kaldım. Uyuni dışında, belirlediğim otellerde yer bulamadığım olmadı.
- Yanıma sadece çok gerekli eşyaları aldım, valizim toplam da 11 kg idi, içinde 5 tane okuyup bıraktığım kitaplar vardı, aldığım ufak tefek şeylerle aynı kilo ile döndüm. Sırt çantası yerine kabin boy tekerlekli çanta aldım, ara uçuşlarda hep kabin boya göre bilet aldım, çok daha uygun oluyor fiyatları. Ara uçuş biletlerini www.skyscanner.com adresinden baktım, bir sürü seçenek sunuyor ve en uygun olan siteye yönlendiriyor.
- 41 günlük bu yolculuk da kaç km yaptım, kaç uçak kaç otobüs kullandım sayamadım ama bu farklı coğrafya da çok güzel yerler gördüm.