Başka bir ülke de seyahat ederken en büyük avantaj, yerli halkdan bir arkadaşının olması sanırım. Benim de Tayland da bulunduğum süre içinde Murad’ın ve Pattra nın olması çok büyük avantaj sağladı. Bangkok’a geldiğimde kirlayacağım evim belli, 4 gün sonra ülkenin en önemli doğal kampında kamp planları yapılmışdı bile. Taylan da kaldığım 2 ay içerisinde anlatacak bir çok gezi var ama ilk olarak 3 günlük “Phu-Kradueng” kampı ile başlamak istiyorum.
Perşembe günü ülkede genel tatil olduğu için bir çok kişi Cuma gününü de birleştirip uzun bir hafta sonu tatili için planları yapmışlardı. Program detaylarını Pattra’nın iş arkadaşlarından Çhai ve kız arkadaşı ayarlamışlardı. Çarşamba akşam saat 11 de otobüs biletlerimiz alınmışdı. 6 saat lik bir yolculukdan sonra sabah erkenden daha gün ağırmadan ilk istasyona geldik, oldukça kalabalık çünkü herkes bizim gibi bu tatili değerlendirmek istemiş.
Genel de gençlerin olduğu gruplar mola yerinde sabah kahvaltısı, dinlenme faslına geçmişlerdi. Hava aydınlanıp kampın olduğu 20 dakikalık mesafedeki alana gideceğimiz araçlara binip “Phu-Kradueng“ milli parkın merkezine geldik.
Kamp doğal sit alanı olduğu için araç çıkışı kesinlikle yasak zaten bu nedenle yukarıya çıkacak yol yapmamışlar.
Kim olursa olsun 5km si çıkış olan 8km lik yolu yürümek zorunda. Oldukça zor bir parkur olduğu için çantalarla çıkmak çok zorlayıcı çözümü de o zorlu yollarda taşıyıcıları kullanmak. Çok ciddi bir ve oldukça zorlu bir iş olmasına rağmen her yaşdan bu işi yapan insanala yol boyunca hem içim acıdı hem de ağzım açık kaldı. Biz hiç de fena yürüyüşçü olmamıza rağmen zorlu gelen bu yolu omuzlarındaki 50-60kg luk yüklerle çıkan insanlar hayret vericiydi.
5km lik yokuş boyunca mola yerlerinde istediğiniz her türlü yiyecek bulmanız mümkün. Soğuk hindistan cevizleri, dondurma, yiyecekler yine taşıyıcılar tarafında sağlanıyor ve fiyatları da merkeze göre anormal pahalı değil.
Her durak başında bilgilendirme işaretleri var, hangi yükseklikde olduğunuz, bir sonraki durak mesafesi vs…
2 saat gibi bir süre de normal tempo ile 5km lik tırmanma şeridini çıktığımızda çok da fazla yorulmuş sayılmazdık ama zirveye ulaşmak keyifliydi.
Kamp alanına kalan 3km yol, çıktığımız dik yokuş dan sonra o kadar düz ve rahat bir yolduki, yorgunluğun üstüne dinlenme gibi geldi. Yol boyunca kalabalık dan kamp yerinin çok büyük olduğu ve oldukça kalabalık olacağını anlamıştık ama gene de bu kadar düzen ve sakin bir kamp yerine daha karmaşık ve problemlerin olacağını tahmin etmişdim. Kampın sabit çadırları ve bizim gibi kendi çadırı ile gelenleri kabaca hesapladığımızda yaklaşık en az 2000 kişini olduğunu tahmin ettik. Ne yol boyunca ne de kamp yerinde atılmış hiç bir çöp, pet şişe göremedik. Genelde burtası bizde olsa nasıl olurdu diye düşünürdümde üff, her yerde turuncu temizlikçiler olsa bile çöp den geçilmezdi herhalde…
Eşyalar sırayla gelmeye başladı, 2-3 saatlik bir bekleme den sonra bizimkilerde geldi ve sorunsuz bir şekilde paralarımızı ödeyip eşyaları aldık.
Bangkok da hava her zaman sıcak olmasına rağmen burası 1288m de ve daha kuzeyde olduğu için hissedilir derecede soğukdu. Çadırlarımızı kurup yerleşdikten sonra beni asıl şok eden banyoda sıcak su bulamamakdı, sanırım bu kadar rahatlığı görünce beklentim arttı ve güneş ısı sistemi gibi bir şeyin olacağını düşünmüşdümJ kalabalığa rağmen yine itiş kakış ve fazla bekleme olmadan duşumuzu alıp akşam yemeği için bir araya geldik. Biraz da yorgunlukdan saat 10 gibi yattık. Ama gece soğukdan ben çok zor uyudum, ertesi günü ekstra battaniye kiralayıp sorunu çözdük.
11 Aralık 2009 Cuma
Sabah 7 gibi uyanıp (soğukdan çok fazla uyuyamamıştım zaten) kahvaltı faslından sonra şelaleler yürüyüşüne çıktık. Önce ertesi gün için bisiklet baktık ama ben daha çok acemi olduğum için o kadar uzun yolu gidemezdim. Ertesi gün ben onlardan farklı program yapıcam artık. Birlikte şelalere yürüdük, her yerde tabelalar yol gösteriyor ve o kadar kalabalık ki zaten kaybolma şansın yok. Üstelik girişde harita da vermişlerdi kolayca yolumuzu bulduk.
Maalesef Fil göremedik çünkü tavsiye edildiği gibi ormanın derinliklerine inmedik.
Mevsim dolayısıyla şelaler de su yok ama gene de kırmızı “Maple” yaprakları güzel bir manzara sunmaya yetiyor.
Kamp alanı oldukça geniş ve bir çok yerde günbatımı, gün doğumu nun seyredildiği yamaçlar var. Biz Selim le gölü ve bir çok yeri yürüyerek gezdiğimizden diğerleri gün batımı için Mak Dook clif’e yürüyüşe geçmişlerdi.
Akşam çadırlara dönüp akşam yemeğinde soğuk havanın etkisini de azaltacak tekilaları içip yatmaya gittik.
12 Aralık 2009 Cumartesi
Sabah 5 de kalkıp güneş doğuşunu seyretmeye nerdeyse bütün kampla birlikte gittik. Neredeyse kampın yarısı ile çok erken gitmişiz epey bekledik günü ağırmasını. Beklerken Pattra ile Tai chi de yapıp sabah güneşini karşıladık.
Bizim grubun kalan 5 kişisi de bisikletleri kiralayıp tura çıktıklarında ben de erken kalkmanın etkisinden biraz dinlendim ve güneş çadırı kavurunca ya kadar uyudum. Biraz kitap okuduktan sonra yürüşüşle kalan yerleri keşfe çıktım ve orada 2 bayanla tanıştım. Onlarla gün batımını seyredip karanlık olmadan kamp alanına döndüm.
Bizimkiler hava karardıktan epey sonra döndüler, meraklanmaya başlamıştım, neyse ki sağ salim ve çok mutlu geldiler.
13 Aralık 2009 Pazar
Sabah saat 6 gibi kalkıp eşyaları toparlayıp dönüş yoluna geçtik. Yükleyicilere eşyaları 7.30 da verip son veda fotolarını da çektirip geri dönüş yoluna koyulduk.
Geri dönüş yolu tempolu bir yürüyüş ve kolay bir iniş oldu. Yine eşyaları bekleme faslı ve 2 gibi geldiler. Saat 3 de Bankok’a dönüş yoluna girmiştik bile. Vakitlice eve geldik ve bu güzel 4 günlük kamp da böylece bitmiş oldu. Harika bir organizasyon ve gezi oldu, Chai ve arkadaşı ihtiyaç olduğunda her zaman yardımcı oldular. Hiç bir şey için kafamızı yormamıza gerek kalmadan muhteşem bir kamp yaptık.
Tayland da daha gezecek çok yer var ve ben güzel daha bir çok organizsyonla nice güzel günler yaşadım….