41 Günde Yarı Devrialem – 5 (Singapur- Vietnam)

18 Nisan : Singapur, yaşanası bir ülke için yasaklar ülkesi. Temiz, gelişmiş, insanları saygılı bir Dünya şehir devleti. Rehberimizin “aslında evinizde yapmadığınız şeyleri dışarda da yapılmaması kuralları” demişti öyle güzel özetledi ki…

720 km 2 lik bir şehir, %25 i denizden doldurulmuş, şimdiki liman ve çevresi yeni doldurulmuş, 5.5 milyon nüfuslu, Şangay dan sonra Dünyanın 2. Büyük ve yoğun limanı. 4 milyonu Singapur vatandaşı geri kalanı geçici çalışan nüfus. Km kare ye 7500kişi yaşıyor, dünya nın en yoğun 3.ülkesi. Singapur 1890 larda kurulmaya başlanmış. %75 yoğunluk Çinli, 2.çoğunluk %14 Hintli (tamil), %9 Maley. 1965 de Malezya dan ayrılıp bağımsız bir ülke olmuş. Buralara önce Portekizliler sonra Hollandalılar gelmiş çünkü 15-16.yy dan sonra burası Asya ile Avrupa arasında önemli bir liman konumunda,19.yy da mutlak İngiliz hakimiyetine geçmiş.

Botanik bahçesinin renk renk çeşit çeşit orkide lerinden bir kaç örnek

Şehrin içinden geçip botanik parkının içindeki Orkide bahçesinde ilk molamızı verdik. 1919 da İngilizlerin yaptığı halinden çok bir şey kaybetmeden korunan bahçede muhteşem rengarenk orkideler, çiçekler, yapay göllerden oluşan parklar gerçekten görülmeye değer. Bahçede bol bol poz çekip hafızaları doldurduk.

Camii

Sonrasında Çin mahallesinde 2 saat lik serbest zamanda Hint, Çin, Müslüman dinlerinin tapınakları bu kadar huzur ve barış içinde olması etkileyici olsa da 2-3 kişi dışında herkes Çin pazarındaki ürün bolluğunda alışverişe odaklandı. Tekrar otobüslere binip bir alışveriş merkezindeki Çin restoranın daki öğle yemeği grubun damak tadına uymasa da aç kalmadı kimse.

Hindu Tapınağı

Son durağımız, buranın yerel halkının geçmişini anlatan Peranakan müzesin de bir tarih yolculuğu yapıp vakitlice gemiye döndük.

Budist tapınağının tören hali
Ünlü alışveriş caddesi

Kurutulmuş balık seçenekleri oldukça geniş
Peranakan insanları

Gemi gece yarısı hareket edeceği için, 5 kişilik küçük bir grup olarak şehrin ışıltılı gece hayatını da gördüğümüz gece turunda hem ışık gösterisini seyrettik, hemde en tepede içkileri yudumlayıp şehrin gece manzara fotoğraflarını çektik. Zenginliğin, paranın satın aldığı ışıltısı bütün şehri sarmış, sabahlara kadar hayat var burada…

Geleneksel kıyafetler ile düğün töreni
Türkler her yerde, tam meydanda maraş dondurmasını görmek acayip mutlu etti bizi

21 Nisan : 2 gün denizde dinlendikten sonra artık Uzak doğunun can damarlarına doğru yol almaya devam ediyoruz. Vietnam, benim de daha önce gitmediğim ama öncelikli gidilecekler listesinde yer alan bir ülke. Yiğit, Selami bey ve Nur hanım savaş sırasında kullanılan tünellerini görmeyi tercih etti, bizde grubun çoğunun katılımı ile limandan 1.5 saat sürecek Saygon yada şimdiki adı ile Ho Chi Minh şehrine doğru yola çıktık.

8 milyon nüfusu ile Vietnam’ın en kalabalık şehri, 1975’e kadar Güney Vietnam’ın başkentliğini yapmış. Bağımsızlık savaşından sonra Kuzey Vietnam’ın komunist lideri Ho Chi Minh’in ismini almış ama hala herkes Saygon adını bilir.

İlk durağımız ülkenin tarihini de yansıtan şehir müzesi ve içerde izleyeceğimiz Muppet show. Neden bu kadar meşhur olmuş bilemedik ama küçük bir havuzun köşesine kurulmuş sahne nin çevresindeki sıralara oturduk.

Dubai deki ışık gösterisini gördükten sonra buradaki sönük kaldı
Burası bir alışveriş merkezinin içi, isteyen alışveriş yapar, isteyen serin serin tekne turu…

Ne çıkacak diye beklerken balık ve ejderha şeklindeki kuklalar ve balıklar suyun içinde dans etmeye başladı. Balıkçı nın hikayesini az çok anladık, seyircilerin bir kısmı sıkılıp çıksada biz sonuna kadar seyrettik, emeği geçen perdenin arkasındaki sanatçıları alkışladık ve veda ettik.

İlk alışverişleri yapmaya müzenin içindeki mağazalardan ve otobüslere gelen seyyar satıcılardan başladık. Sattıkları hediyelikler bize göre öyle ucuzki hiç ihtiyaç yokken sırf bu kadar ucuzluk kaçmaz diye herşey den 3 er beşer almaya devam etti grubumuz. Otobüsdeki yabancılar eminim çok şaşkınlar bu durumdan ama turist dediğin geldiği ülkenin ekonomisine katkıda bulunmalı…

Ho Chi Minh

Belgesellerde izlediğimiz Vietnam manzaralı sokaklardan geçip şehrin en önemli ve işlek meydanına geldik. Devasal kliseye girmeye pek niyetlenmeyip genelde önünde anı fotoğrafı çekinmekle yetindik. Hemen yanındaki eski postanenin önünde sarı kırmızı kıyafetli okul gruplarını görünce Galatasaray takımını tutmayanlar bile çocukların masum şirinliğine kaptırıp boy boy fotoğraflar şak şak çekildi.

Müzenin önündeki cadde nin karşısında sıradan hayat

Eski postanenin dışıda, içide Vietnam’ın imajından çok farklı bir şekilde koloni dönemini simgeliyor, ve döviz bürosunun önündeki para çevirme kuyruğunun da katkısıyla oldukça kalabalık. Herkesin kartpostal atma telaşına Banu ve ben de katıldık. Banu kendi adresine gönderdi, ben de İzmir de ki yeğenlerime, Karadeniz Ereğliye 1 ay da ulaşan kart bizimkilere artık gelmez diye ümit kesmişken nerdeyse 50 gün sonra geldi.

Klise ve postane nin olduğu meydan

Sonraki durağımız tapınaklar, otobüs den inip girişe kadar yürürken şehrin trafik dokusunu yakından gördük. Sokaklardaki egzos dumanından korunmak için takılmış maskeli motosikletliler o kadar kalabalıknki bu kalabalığın arabalarla nasıl bir trafik çıkmazında olabileceğini hayal bile edemedik. Tapınaklarda bol tütsü dumanı soluyup dilek tütsülerini yakıp öğle yemeğine gitmek için tekrar otobüslere bindik.

Hayatın da Amerika lıların çektiği bir Vietnam savaş filmi seyretmeyen yoktur herhalde, hiç tarih okumasak bile 1960-70 ler deki Vietnamlıların kahramanca karşı koymalarını, çektikleri acıları bilmeyenn yoktur. Sonunda 3 milyon sivil halkın kaybı ile “kazanılan” savaş sonrasındaki Komünizmin, günümüz kaptalizme geçişini her yerde görmek mümkün. Amerika da aldığınız bir pantalonun üzerinde “made in Vietnam” yazısını hiç yadırgamıyoruz, ve bu ekonomik gelişimin en net göze çarpan kısmı yükselen binalar ve pazar yerleri.

Bizde, 5 yıldızlı güzel bir otelin restoranında açık büfe öğle yemeğinden sonra teras katından şehrin ortasından geçen Saygon nehri ve çevresinin panaromik olarak görmüş olduk.

Öğleden sonrasını tamamen alışverişe ayırdık, önce yumurta kabuklarından yaptıkları ilginç sanat örneklerinin sergilendiği tablolar, heykeller le dolu bir mağaza da biraz pahalı da olsa alacak ucuz şeyler bulduk.

Kamil beyin hediyesi bu şapkayı bir sonraki Vietnam gezimde kullanırım

Mağazadan sonra son durağımız ünlü Ben Thanh pazarı, eğer sıcaktan bunalmayı göze alıyorsanız gez gez bitmez, küçük dükkanlarda her türlü eşyayı bulabileceğiniz kapalı bir market. 2 saatlik zamanımız var, ben öncelikle sokakları dolaşıp neler var diye şöyle bir baktım ve daha önce Tülay’ın söylediği çantacılara odaklandım. Orjinal Kipling marka çantalar Vietnam da üretiliyor ve Avrupa da €80 lara satılıyor, burdaki çakma kipling ler ise sadece $10 olunca bende dayanamayıp biraz da abartıp 5 tane aldım. Hediye veririm diye düşünsem de çoğunu tuttum, rengarenk kullanıyorum.

Mağazalarla vedalaşıp daha uzun bir gezi için tekrar bu ülkeye gelmeyi gönlümüzün aklımızın bir köşesine kaydedip gemimize attık kendimizi. 2 gün yine denizde yol alıp dinlenip Hong Kong için enerji toplayacağız.

Ben Thanh pazarı

Mağazalarla vedalaşıp daha uzun bir gezi için tekrar bu ülkeye gelmeyi gönlümüzün aklımızın bir köşesine kaydedip gemimize attık kendimizi. 2 gün yine denizde yol alıp dinlenip Hong Kong için enerji toplayacağız.

Yemek kısmında poz veren Vietnamlı

23 Nisan : Bu gün “Ulusal egemenlik ve Çocuk Bayramı”, memleket de bir bahane bulunup kutlanmamış, bu yıl dan sonra da artık herhalde hiç bir ulusal cumhuriyet bayramları kutlanmayacak. Ama biz büyük bir coşku ile andık ve kutladık bu özel günü.

Salon da Kırmızı- beyaz balonlarla ve kıyafetlerimizde de bayrağımızın rengini yakaladık, istiklal marşımızı söyleyerek başladık programa ve yaklaşık yarım saatlik, benim hazırlayıp sunduğum anma konuşması ile başladık. Sonrasında şarkı türkülerle 1 saat de olsa yaşadık bu coşkuyu.