Kolombiya (2019 Güney Amerika Turu)

5.2.2019 Salı – Tulcan – İpiales (Kolombiya)

Otelden çıkış yapıp,  dünkü keşiften sonra gönül rahatlığı ile meydandan, önce C1 sonra C5 otobüsleri ile saat 8.00 gibi terminale geldim. 5 saatlik otobüs yolculuğundan sonra 13.30 gibi Tulcan’a geldim. Otobüs de 2 Alman kız daha vardı. Onlarla birlikte gümrüğe gitmeyi teklif ettim $3.5 a taksiye bindik. Biraz şaşkınca Ekvator gümrüğünden çıkış işlemlerini yapıp iki ülke arasındaki köprüyü yürüyerek karşıya geçtik. Kolombiya gümrüğünde yavaş ilerleyen sıra ile yarım saat de nihayet Kolombiya’ya girebildik. Saat 8-12 ve 14-17 arasında gümrük açık yani bu saatlere dikkat etmek lazım. Sabah erken den otobüse binmem iyi oldu geceye kalmadan Kolombiya ya geçmiş oldum. Gümrük de bekleyen taksi şehir merkezine $4 deyince kabul ettik, aslında o kadar yakınmış ki minibüs ile de çok rahat gidilirmiş. Kızları otogara bırakıp beni de merkezdeki otele bıraktı. Otel ile 20.000 peso ya anlaştık, burada rakamlar biraz daha farklı, otel “J marc” temiz tv li sıcak su vs her şey var. Şehirde dolaşacak bir şey yok, tam bir sınır kasabası, biraz dolaşıp yemek yiyip bir şişe de şarap alıp çıktım odama.

$1 = 3000 Peso civarında

Bu yıl arkadaşlarımın yakınlarının ölüm haberleri ardı ardına geldi. Şebnem babasını, Arzu Karabacak Kardeşini, Nevin Taktak kardeşini, Nurşen Güneş annesini, Nazan da kocasını kaybetti.

6.2.2019 Çarşamba – Popayan

Sabah biraz yağmur vardı, İpiales de ana meydandan yerel minibüse binip otobüs terminalin de indim, çok uzak değil zaten. Saat 8.00 otobüsü için Popayan’a bilet aldım. COP 40.000  ve tam 9 saat de gelebildik. Yol manzaraları süper ama çok virajlı ve yol yapımı nedeniyle kontrollü geçişlerle bayaa uzadı yolculuk. 20 kişilik minibüs yine dolmuş gibi yoldan çok yolcu alarak ilerledi. Şoför zenci ve yol üstünde gördüğümüz köylerin çoğu da zenci kökenli. İspanyol sömürgesi döneminde tarlalarda çalıştırılmak üzere Afrika dan çok köle getirilmiş bu ülkeye. Yollar tek yön, sollamalar tehlikeli ve bizim kaptan resmen uçurdu bizi, buna rağmen 340km lik yolu 9 saat de alabildik. Neyse ki saat 5 de Popayan’a vardık. Booking.com dan bulduğum otel “Apartaestudio san Nicolas” COP 40.000 $13, temiz düzgün ve tam eski şehrin içinde.

Valizi bırakıp dışarı çıktım, elimde yeterince yerel para yok, döviz ofisleri de saat 6 da kapanıyor, ertesi gün 8.30 da açılıyormuş.

Popayan meydan oldukça büyük bir alan, bankalar, park, resmi binalar var. Sucre gibi eski şehir merkezi ızgara planlı ve 2 katlı beyaz evlerden oluşuyor, balkonlar siyah ferforje demirli çok hoş duruyor. Merkez güzel ama burayı biraz geçince çehre tamamen değişiyor, fakirliğin izleri öncelikle evlere yansımış, düzensiz yerleşim le tam bir curcuna görünümü var dış mahallelerde. Sokak satıcıları saat 7 ye kadar ortalıkta görünüyor. Yakında bir yerde “Arepa” yedim, mısır unundan yapılmış içi peynirli ızgara ekmek, bu ülkede daha bir çok kez farklı türlerini yiyeceğim bunun. Sokak da yersen COP 2000, restoran da COP 4000 a buluyorsun, biraz daha dolaşıp otele döndüm. İlk izlenimim, bu şehre gelmesem de olurmuş aslında L  Eğer bu bölgeyi 1 yılda geziyorsanız uğrayın buraya, yoksa es geçin.

7.2.2019 Perşembe – Popayan – Solento

Sabah saat 7 olmadan yandaki gürültü ile uyandım, hava aydınlanmış, odam resepsiyonun hemen yanında olduğu için çıkış yapanların gürültüsü ile daha fazla uyuyamadım.  Zaten şehri gün yüzü ile görüp ayrılacağım buradan. Buraya yeterince yerel para ile gelmek lazım, oteller $ kabul etmiyor. Çok motosikletli var , her yerde piyango lottery ofisleri var. Meydandaki turist ofisi çok yardımcı oldu, parayı bozdurup hemen otogara gidip Solento’ya doğru yola koyuldum. Yolları düzgün, otoban var ve oldukça pahalı COP 12500 olduğunu gördüm.

Otobüs terminalinden Saat 10.00 daki otobüse bindim, yol boyu coğrafya çok değişti, İpialaes den Popayan arası çok dağlık bir manzara iken Popayan – Armenia daha düz, alabildiğine şeker kamışı, muz ve mango tarlaları ile dolu. Cali şehir terminalinde  40 dakika bekledik, ancak akşam saat 17.00 de Armenia ya gelebildik. Burada bir çok şehrin ismi tanıdık geldi, zamanında Lübnan, Erministan gibi yerlerden gelip yerleşmiş halk dan almış isimlerini şehirler. Sora sora terminalin arka tarafında “Salento” ya giden minibüsleri buldum, 20 dakika demişlerdi ama dura kalka 1.5 saati buldu Solento ya varmamız. Bizim İstanbul minibüsleri gibi, mesafeye göre farklı fiyat alıyor kaptan, benden COP 4700 ( $1.60) aldı, otele yakın bir yerde indim hava iyice kararmış ve hafif yağmur başlamıştı, oldukça yükseklerdeyiz.

Booking.com dan bulduğum uygun fiyatlı hostel in adı “Hotel Los3 Leonos” COP 40.000 $13, çok pis, bu gece idare edeyim sonra Özlem ve Alphan’in dediği yere giderim yarın.

Bütün gece rahatsız uyudum-uyumadım, yerlerde sigara izmariti bile var, böcekler dolaşıyor, çarşaf takımına yatmak imkansız, iyi ki uyku tulumum var, ona sarınıp yattım. Bu gezide kaldığım en kötü yer.

8.2.2019 Cuma – Salento

Burası rengarenk evlerin olduğu çok şirin bir kasaba, tamamen turistik, fiyatlar çok yüksek ve sadece yerli – yabancı turistlerin geldiği bir yer. Meydan da market var ama turiste yönelik ve her şey ülke fiyatlarından çok daha pahalı, evleri çiçeklerle süslemiş, koloniyal binalar çok güzel restore edilmiş ve hotele çevrilmiş.

Sabah erken den kalkıp valizi hazırladım saat 8 gibi çıktım. Alphan ve Özlem in tavsiye ettiği yere geldim “Posada Donde Capeto” aile işletmesi. Hiç İngilizce bilmeyen ama acayip sempatik temiz bir kadın ev sahibi Yuri, ertesi gün oğlunu da tanıdım Sebastian, ailecek 11 yıl İspanya da çalışmışlar, para biriktirip bu evi almış ve pansiyona dönüştürmüşler.

Geceliği COP 50.000 e anlaştık 2 gece için, 5 odalı bir pansiyon, hemen öbür taraftan eşyalarımı alıp geldim ve yerleştim. 4 gün önce Tahir diye rehber bir Türk de kalmış burada. Bayan Yuri bana kahve ve meyve ikram etti, hemen şehri dolaşmaya çıktım.

İnişli çıkışlı caddeleri ve 2-3 katlı güzel evleri ile huzur verici hoş bir yer burası. Kolombiya da buraya mutlaka gelinip en az 2-3 gün kalınmalı bence. Merkezde bir ana meydan var, buradan tepeye çıkan merdivenlere gitmek için geçtiğin sokak da evler çiçeklerle dekore edilmiş, merdivenleri tırmanınca bir yanda şehir manzarası diğer yanda doğa süper görünüyor.  Bizim karadeniz gibi her yer, vadiler yeşillikler, muhteşem. Boutin diye ziyaret edilen bir kahve çiftliği varmış gitmekten vazgeçtim, Tanzanya ve Hindistan da kahve tarlası gördüm zaten.

Burada gidilecek yerlerden biride şelale, bugünümü oraya ayırdım. Solento dan çıkıp vadiye doğru 1 saat de ana yoldan yürüyüp nehrin oraya ulaştım, bundan sonrası vadi kenarı boyunca şelaleye daha 2.5km gösteriyor. Güzel bir patika var, yolda Kolombiyalı bir çocuk la İsviçreli kız arkadaşı da motorlarını bırakıp yürüyorlar dı, biraz muhabbet le birlikte devam ettik. Giriş de bir ev ve COP 5000 giriş ücreti kesen adam var. Burası bir çiftlik, bol yeşilliklere gömülmüş yayılan bir sürü inekler var.  45 dakikalık güzel bir yürüyüş sonrası şelaleye ulaştık. Su çok soğuk ama yüzen gençler var, ben de ayakkabılarımı çıkartıp serinledim sadece. Geri dönüş de dayanamayıp çiftliden peynir de aldım, 2-3 gün kahvaltıda peynir yerim oh mis. Salento ya geri dönüş yolu çok dik yürüyemem, minibüsleri bekleyip COP 1000 ya eve geri döndüm.  Yıkanacak eşyaları temizlemeye bırakıp eve dönüp yattım. Sonradan benim ev sahibi Yuri’nin de bu işi yaptığını öğrenince ona vermediğime çok üzüldüm ama yapacak bir şey yok.

Tavsiye ettikleri bir aile restoranında güzel bir yemek yedim bira dahli menü COP 18.000

Bu gün iyi uyurum herhalde yarın erken kalkıp COCORA vadisine gideceğim.

9.2.2019 Cumartesi- COCORA Vadisi – SALENTO

Cocora Vadisine gitmek için, sabah çok erken kalkıp ana meydandaki jeep lerin olduğu sıraya girdim. Vadiye devamlı gidip geliyorlar COP 8000, arkası açık jeep lerle 20 dakikalık yolculuk dan sonra inip yanımda oturan Alman kız ile daha önceden bilgi aldığımız gibi sağdan saat yönünde yürüyüş rotasına başladık. Giriş de COP 2000 daha alıyorlar, nehir boyunca belirlenmiş patikadan devam ettik. 2,5km lik yolu yavaş bir tempo ile 1.5 saat de aldık, muhteşem palmiye manzaraları ile doğal ahşap çitlerle çevrilmiş çiftliklerden geçerek serin denebilecek bir hava eşliğinde yürüdük. Doğayı bozmadan asma ahşap köprülerle bir o yana bir bu yana nehri geçtik. Sonunda bir yol ayrımından sağa doğru gidince kuş gözlem evi gibi bir yere geldik, oradan çıkanlar aman aman önermedi, girişi COP5000 bana çok cazip gelmedi. Alman kızın otobüsü gece geç saat de olduğu için burada biraz kitap okuyup vakit geçireceği için oradan ayrıldık.

Asıl rotama doğru giden diğer gençlere takıldım ve geldiğimiz yolu biraz geri dönüp yokuş yukarı çıkan asıl rotaya girdik. Gençler bana fark atıp ilerledi benim koşturacak enerjim ve gereğim yok o yüzden yavaş yavaş tepeye doğru çıkan bitmek bilmez gibi gelen yolun sonunda 2650m ye çıktım. Veeee muhteşem bir vadi manzarası karşımda… Tepede küçük bir tesis var her yer çiçeklerle süslenmiş, doğal çitlerle oturma yerleri yapılmış, kimse zorla bir şeyler satmaya çalışmıyor. Oturup yanımda getirdiğim bisküvi ve sandeviç leri rahatça yiyip dinlendim, manzarayı içime sindirdim. Bundan sonrası zaten yokuş aşağı. 4.5km yi devamlı inerek tamamlayacağım.

Yol boyunca yabani dağ çilekleri var ama çok yağmurlu olduğu için tatlı değiller. Hatta bir ara böğürtlen de gördüm.

1.5km kadar yürüdükten sonra meşhur palmiye manzarasına geldik, aşağıdan gördüğümüz bu palimiyelerin yanındayım bu sefer, boyları o kadar uzun ki nerdeyse 60m, hiç bu kadar ince uzun olanı görmemiştim. Aşağı inene kadar bu palmiye tarlaları manzarası ile yürüdüm. Başlangıç noktasından bu tarafa doğru yukarı çıkan bir çok insan var, tam dairesel rotayı tamamlayamayanlar en azından palmiyeleri görüyor. Tam rota yapacaksan benim yaptığım daha güzel bence. Ayrıca isteyenler at ile palmiyelere çıkabiliyor kestirmeden, o da değişik bir tecrübe.

Keyifli bir iniş den sonra saat 13.00 gibi başladığım noktaya geldim.

Atların beklediği ahırlar kalabalık, hemen yanında güzel bir bahçe var, yerlerde hiç çöp yok ve güzel bir restoran, hafta sonu olduğu için tıklım tıklım dolu. Fiyatlar biraz yüksek haliyle. Biraz dolaşdıktan sonra geri dönüp jeep biletim ile 14.30 gibi Solento ya geri döndüm. Kuru temizlemeden çamaşırlarımı alıp otele dönüp dinlendim, saat 5 gibi yemeğe çıkarım.

Akşam Salento nun sokakları canlı hareketli, hafta sonu olduğu için çevreden gelen bir çok insan akın etmiş. Sokak satıcılarında Arepa, mısır, meyve suyu, kesilmiş meyve kokteyli her şey var. Evvelsi gün beraber geldiğimiz kızla da meydan da karşılaştık. Yemeğimi yiyip döndüm ev gibi olan hostelime.

10.2.2019 Pazar – MEDELLIN

Sabah 7 de kalktım, aslında Armenia ya giden minibüsler evin hemen altından kalkıyor ama bu gün Pazar olduğu için sadece meydanın ilerisindeki terminal den kalkıyormuş, benimki de şansL Bunu keşfedince valizi alıp ev ahalisi Yubi ve Sebastian la vedalaşıp yola koyuldum. Taksi dediler ama yakın yol diye istemedim. Salento Terminalin de bekleyen minibüs hemen kalktı, Armenia’ya yollar açık dı ve çok durmadığı için hemen otobüs terminaline geldik. Medellin’e İlk otobüs 8.30 da COP 51.000 deyince hemen atladım, 2 katlı daha konforlu otobüs, 200km lik yolun 6 saat süreceğini söylediler ama 8 saat de ancak gidebildik. Yol boyu yapım çalışmaları bitmek bilmiyor, sonunda akşam 5’e doğru terminale vardık.

Büyük bir terminal binası, alt kata inip San Antonino meydanına nasıl gideceğimi sordum, metro ya yürüyerek 10 dakika dediler, taksi $13 otele götürüyor. Metro dan yönümü ve yolumu bulup bilet alarak bindim ve 4 durak sonra inip 5 dakika da otel’e yürüdüm. Şehrin merkezdeki “47 Medellin Street otel” i bulmuştum booking.com dan,  oda büyük, temiz ve güvenli COP 61.000 yani $20

Eşyalarımı odaya bırakıp dışarıda biraz yürüdüm, market den yiyecek bir şeyler alıp odama döndüm.

11.2.2019 Pazartesi – Medellin

Sabah ilk iş otelin arka sokağındaki  3 yıldızlı Hotel Romanzo ya gidip fiyat aldım, 2 gece COP 74.000, nakitin sonuna geliyorum, kredi kartı ile hesap ödemeyi tercih ediyorum, valizi alıp taşındım yeni otelime.

Burada ücretsiz Comun 13 turuna katılıcam, internet den arayınca çıkıyor hemen, saat 10.00 ve 14.00 de San Javier istasyonunda buluşma var, 9.30 da oradaydım. Metro ile San Antonino B hattı ile 10-15 dak sürüyor.

Hemen çıkışta bekleyen mavi şemsiyelilerin yanında Avrupalı turistler var, ben de gruba katılıp yerimi aldım. 24 kişilik gurubuz, 21 yaşındaki akıllı bir yerel genç rehberimiz, hep beraber istasyonun yanındaki mavi minibüslere bindik, COP1200, 7-8 dak sonra indik.

Grafitiler (duvar resimleri) 2014 yılından sonra yapılmış, bu bölgede toplam 300 adet var. Bölgeyi turizme açmak için yönetimin desteği ile ünlü sanatçıların yaptığı duvar resimleri gerçekten çok güzel. Hepsinin anlattığı hikayeleri var, önemli olanları bize açıkladı rehber, Kolombiya da daha sonraki şehirlerde de bol bol grafiti gördüm ilerleyen günlerde.

Ben buradan foto yayınladıkça herkes o sıralar Netfix den “Narkoz” dizisini seyrediyormuş, ama daha önce hiç dikkat etmemiştim bu bölgenin hikayesine. Dönüş de mutlaka izleyeceğim ben de. Pablo Escobar denen ünlü uyuşturucu mafyasının hikayesini anlatıyor, şimdi onun evini ailesi ziyarete açmış ve $50 a gezdiriyor, böyle bir adamın ailesi için bu parayı verip gezenlere şaşıyorum.

1982-84 arası kendilerine sosyalist diyen bir grup uyuşturucu baronlarının paralarıyla 13.bölgeye yerleşiyor. Burası gecekondu Afro Kolombiyalıların yaşadığı, devletin “göz ardı” edip hiç yardım ve yatırım yapmadığı bir bölge. Uyuşturucu için geçiş bölgesi. Halkın destek ve güvenini alıp tam olarak yerleştikten sonra 1984 de durumlar değişiyor ve burası tam bir kurtarılmış bölge oluyor. Birbirilerini ispiyonlayanlar, masum gençlerin katli tam bir dram yaşanıyor burada senelerce. Bir hikaye anlatmıştı, kadının oğlu sokak ortasında öldürülüyor 3 gün boyunca sokak da kalıyor kimse dokunamıyor, sonunda anne öğrenip gelip oğlunun cesedini kaldırdığında bomba patlıyor ve kadın oğlunun cesedi ile paramparça oluyor. Masumlar için korku, eşkıyalar için cirit atma bölgesi oluyor.

Devlet buraya ilk müdahalede 3000 masum insanın ölmesine sebep oluyor, sonunda 2012 de tam olarak temizleniyor buralar.

Bölge çok yokuşlu zor, devlet yürüyen merdivenler yapmış böylece çok daha fazla turist geliyor.  En tepe noktasına çıktığımızda karşı dağ yamacını gösteriyor rehber. Aslında çöp dökülen bölge burası ama orada toplu mezarın olduğunu itiraf ediyorlar.

Rehberin amcası da genç yaş da ölenlerin içinde, bütün aile birlikte yaşıyor ve kendi turizm firmasını kurup rehberlikle geçiniyor, güzel de iş yapıyor. Bedava tur deniyor ama topladığı bahşişlerde çok güzel kazanıyorlar. Ailesi de restoran ve cafe işletiyor, getirdiği gruplara da orada mola verip içecek satıyorlar. Bira ve mango vb konsantreler den bardağı tuzlu limona batırıp yaptıkları bir içkiyi satıyorlar adı ……… COP4000

Geziye devam edip güzel grafiti örneklerini görüp dinledik, dönüş de bir grup yetenekli genç dans gösterisi yaptı, çok güzel bahşiş topladılar, fazlasıyla hak ettiler. Yol boyu dükkanlarda hediyelik eşya satanlar da var, barış ve huzur olursa her kes ekmek yiyor. Saat 12.30 da turu bitirdik, minibüsler ile istasyona geri döndük. 60 lı yaşların sonlarında olan Hollandalı bir çift 6 aydır geziyormuş, daha da çok yer var diyor, eh bu Avrupalılar böyle bravo.

İstasyonda tekrar bilet alıp bu sefer teleferik ile J hattına bindim. Şehir manzarası için iyi bir seçenek, zaten inmeden geri döndüm. Bağlantı istasyonlarında diğer hatta geçiş yapıp diğer yönleri de görebiliyorsun.

Arvi botanik parkına gitmemi önermişlerdi, ama oraya giden teleferik Pazar günü çalışmıyor, Avenca istasyonundan geri dönüp park… da indim. Mahmutpaşa, yüksek kaldırım her şey burada, pek tekin bir yer değil özellikle akşamları.  Bankalar $ bozdurmuyor, döviz bürosu bulana kadar epey zorlandım. Müze bahçesinde çok meşhur bir artist olan Botero’nun  eserleri şişman kadın ve erkek heykelleri olan bir alan var. Çevresini epey dolaşıp 5 gibi otele döndüm.

Burada gözüme çarpan detaylar:

  • Her yerde kumarhane var
  • İnsanlar topu taşımaya binmek için bir birini itmiyor baya düzgün sıraya giriyorlar

12.02.2019 Çarşamba – GUATEPE

Medellin de kuzey ve Güney diye 2 otobüs terminali var, gelirken Güney otogarına inmiştik. Sabah 8 de çıkıp kuzey otogarına metro ile gittim, A hattı ile Caribe istasyonundan gidiliyor. Terminal de Guatepe ye giden 2 firma var, minibüsler ile gidiliyor, COP13.000, 2 saat sürüyor. 1 saat otoban dan gidiyor ve gişelerde COP 20.000 ödediğini gördüm yani otobanlar çok pahalı burada. 2 saat sonra kayanın olduğu durakta inip 2 alman ile bir tuk tuk paylaşıp yukarı girişe çıktık, kişi başı COP2500 verdik ama çok da değmez, biraz yokuş ama yürünebilir. Giriş de inersen fiyat bu ve hala kayanın başına gitmek için bir yokuşu daha çıkman gerekiyor. Giriş de bir sürü restoran ve hediyelik dükkanı var.

Guatatepe kayası, orta yerde oluşmuş, yumurta şeklinde yüksek bir kaya, çıkışa merdivenler yapmışlar ve çıktıkça göllerden oluşan muhteşem bir manzaraya tanık oluyorsunuz. Giriş ücreti COP 18.000, Kolombiya da turistik her şey çok pahalı bence. Tam 659 basamak ile tepeye ulaşıyorsun ve yukarıda barlar restoran vs var. Yol boyu muhteşem nehir ve göl manzaraları ile fotoğraf çekmeye doyamıyorsun, her 50 adımda kaç basamak çıktığın yazıyor, istersen ortasına kadar çıkıp inebilirsin ama yukarıdan manzarayı gelmişken görmek lazım.

Çıkış- iniş, fotoğraf vs 1 saat yetiyor, sonra inip yakın kasabaya yürüyeyim dedim, 3km görünüyor, yol boyu göl manzaralarını yakından görmüş olurum. Göle giren gençler de vardı, biraz atıştırma molasında onlarla takıldım ve yola devam ederken oldukça lüks görünen otellerin girişlerinden geçtim. Büyük grup organizasyonu olsa burada en az 1 gece kalınır diye düşündüm.

Sonunda şehre ulaştığımda gözlerime inanamadım, bu kadar güzel şirin bir  yer beklemiyordum, burası tam turistik bir kasaba. Her taraf çiçekli rengarenk binalar la dolu, yollar tertemiz, kocaman bir meydan da istediğin gibi otur. Daha önce araştırsam 1 gece burada kalabilirdim ama çok geç artık. Saat 15.40 otobüsü ile Medellin’e geri döndüm., çok geç saatlere kalmak istemiyorum.

13.02.2019 Çarşamba – Bogota

Sabah 7.30 gibi çıkıp havaalanı servislerinin kalktığı yere yürüdüm, Hotel Mutibara yanında minübüsler kalkıyor, 1 saat sürüyor ve fiyatı COP 10.000. El valizi sorunu yaşamadan vakitlice geçtim havaalanına, 12:05 gibi Bogota ya indik. Çıkış da aynı saatlerde geleceğimiz için Figen ve Belgin’i bekledim, onlarla buluşup taksi ile otellere gittik  COP 30.000

Onları bıraktıktan sonra 5 dakika yürüme mesafesinde benim otelim Dream hostel, özel oda ama ortak banyolu, üniversitenin yanında çok merkezi konumda. Yerleştikten sonra kızlarla buluşup yemeğe çıktık, otelin tavsiye ettiği Azahar cafe, şehre göre biraz pahalı ama güzel doyduk.

Daha sonra, finiküleri ile tepeye çıkıp şehir manzarası çektik gidiş dönüp COP 21.000. şehir manzarası puslu ama dünyadaki en dik ve uzun finüküleri burası imiş. Sonra kızlarla beraber 20.30 a kadar şehri dolaştık.

14.02.2019 Perşembe – Bogota

Sabah 9:15 de Figen ve Belgin’in oteline gittim, “free walking” tura katılacağız. Kolombiya da çok yaygın olan bir şey ücretsiz yürüyüş turları, kokartlı rehberleri de gördün caddelerde aralarında nasıl bir kavga var bilemedim, sonuçta “ücretsiz” dedikleri bu turları tarih anlatan belgesiz insanlar yapıyor. Her ne kadar ücretsiz deseler de bazan normal rehberden daha çok kazandıklarına eminim, 2-3 saat sürüyor ve herkes bir şeyler veriyor. Şehrin kurulduğu eski meydan Chaerroro, saat 10:00 da tur başlıyor 3 saat bize hem tarih hem de kültürünü anlattı rehber. Kokain, Coca yapraklarından yapılıyor, 1 ton yaprak dan 1kg kokain elde ediliyormuş, 2000 kimyasal madde kullanıyorlarmış. Ülkede çok fazla siyasi rüşvet var.

Şehrin ana siyasi meydanında parlamento, katedral ve adliye binaları var, 1985 de adalet sarayını basan bir grup, yargıcı rehin alıyor, bina yok edilip evraklarla birlikte yanıyor, bu işten yararlanacak çok insan var demek ki. O nedenle Adliye binası diğerlerine göre sonradan yapılmış.

Zümrüt borsası şehir merkezinde, Dünya nın zümrüt piyasası burada şekilleniyormuş, dolayısıyla zümrüt satan bir çok mağaza var çevrede. Exito diye bir alışveriş merkezi daha doğrusu süper market var, üstündeki restoran da  yemek yedik, uygun fiyatlı bir tercih üstelik lezzetli. Sonrasında Kahve içip kızlarla vedalaştım.

Nasıl olduğunu anlamadığımız bir zamanda Figen’in telefonu çalındı, can sıkıcı bir durum telefonu da yeni almış ama yapacak bir şey yok, çok dikkatli olmak lazım, bir anlık dalgınlık pahalıya mal olabiliyor.

14.02.2019 Cuma – Bogota

Dün acayip bir kırgınlık vardı üzerimde hasta olucam diye korktum ama sabah kendimi çok daha iyi hissediyorum, bütün gece hostel deki elektrik ler gelmedi yine, benim telefonun da şarjı bitmek üzere. Sabah 6.30 da kızların otele gidip hem oradan interneti kontrol edip Figen’e gelen mesaj var mı bakayım hem de telefonu biraz şarj edeyim diye erkenden çıktım. Onları yolcu edip tekrar vedalaştıktan sonra biraz dinlenip 8.30 da yine merkezdeki Altın (Oro) müzesine gittim, girişi ücretsiz ve Özlem ler çok beğenmişlerdi, blog lardan da aynı şeyleri okuyup vaktimde olunca gideyim bari dedim.  55.000 parça var, güzel bir müze, bana waaaw dedirtmedi ama yine de gezilebilir.

2 saat daha dolaşıp bu sefer şişman kadın-adam ların hastası /ustası meşhur Botero’nun müzesini gezdim. Kathedral ve ana meydana çok yakın, 2 katlı, bahçeli avlulu güzel bir evi müzeye çevirmişler üstelik bedava. Botero dan başka Dali ve bazı ünlü sanatçılarında eserleri var.

Biraz dinlendikten sonra saat 2 de çıkıp bu sefer sola dönüp daha hareketli olan merkezi buldum. Aksaray gibi yerel halkın bulunduğu, seyyar tezgahların kaldırımları kapladığı, her yerde otobüslerin geçtiği büyük caddelerin kesiştiği tam bir merkez. Bu sefer Mc.Donalds da yemek yiyip telefonun şarjını da doldurup ertesi gün havaalanına gideceğim yolu keşfettim, sonra hostel’e döndüm, elektrikler hala gelmemiş. Yolun karşısındaki barda bir şeyler içerek şarjımı doldurdum ve telefondan “İnce Mehmed” kitabımı okumaya devam ettim. Bu geziye 5 kitap getirmiştim ama yollarda o kadar çok zaman var ki benim için kitap okuma fırsatı ve cep telefonumdaki “ibooks” dan yüzlerce kitapları da okumak iyi oluyor.

16.02.2019 Cumartesi Bogota – Cartegena

Gece iyi uyudum, vücudum yorulmuş, sabah zorla 9 da kalktım. Las Aguas durağından 1 nolu otobüs ile son durak Porta Eldorado da inip aynı platform dan K86 otobüsü ile direkt havaalanına girdim. Toplam COP 2400, yarım saat de geldim, taksi ile en iyi fiyat COP30,000.

Latom havayolları ile 12.50 uçağı ile Cartegena ya gideceğim,

Saat 14.30 da Cartegena Havaalanına indik. Alan dan çıkıp ana yola kadar yürüdüm, hangi yöne gideceğimi bilmiyorum ama “Centro” yönünü sorunca karşıya geçip otobüs bekledim. Bunlarda nakit geçmiyor, bir kadına COP2500 ödeyip kartını kullandım. Şehir surlarını görünce bu durakta inmem gerektiğini biliyordum, maps.me de otele 560m gösteriyor, ama bir sonrakine şansımı denedim bu sefer köprünün üstünden karşıya geçince bayaa uzaklaştım. Oradan T101 e binmem gerektiğini söylediler, herkes çok yardımcı, ücretsiz aktarma yaparak merkeze geldim.

Aslında otel rezervasyonum yok, eski şehrin yanında daha yerel bir bölge var, burada fiyatlar daha iyi, yine de diğer şehirlere göre oldukça pahalı. Aradığım “Hotel Mystic” de özel oda kalmamış, 4 kişilik domotory de COP 35.000, yandaki otele baktım özel oda COP 100.000, bu sefer böyle olsun deyip karma odayı aldım. Bu seyahat de hep özel odalarda kaldım, ama kilidim yanımda böyle durumlar için. Eşyaları bırakıp eski şehre daldım. Waaaw beklediğimden daha güzel, tipik koloniyal binalar, Endülüs mimarisi gibi cumbalı sıra sıra evler, at arabaları ile ulaşım, her yer çok keyifli ve güzel, tam bir turistik alan. Sokaklar renkli elbiseli kadınlar, süslenmiş at arabaları ile sanki bir film setinin içindeyim. Sokakları dolaşıp kalenin duvarlarına çıktım, beyazlar giymiş Avrupalı bir grup hızlı hızlı yürüyor, belli ki partiye gidiyorlar. Buralarda bir yerde kalınabilirdi ama önceden ayarlayıp yer bulmak zordur sanırım. Hava kararmak üzereyken surların dışına çıktım, 6 kişilik genç bir dans grubu gösteri yapıyorlardı, çevresi kalabalık. Biraz onlara takılıp videolar çekip hava çok kararmadan hostelime döndüm.

Yolda bir “Arepa” cının önü kalabalık sıra olmuş, demek ki bu gün akşam yemeği burada olacak. Hem fiyatı uygun hem de lezzetli, mix COP 8000 (yani aslında ucuz değil ama restoranlara göre makul), üstelik doyurucu. Yanına da bira ile tıka basa doydum.

17.02.2019 Pazar – Taganga

Gece yine uykum kaçtı, sabaha karşı dalınca ancak saat 9 da zor kalkabildim. Valizi hostel de emanete bırakıp Kahvaltı yapıp çıktım. Yanıma 1 gecelik eşya alıp çıktım, Pazar olduğu için ortalık çok sakin. X104 otobüsleri merkez otobüs terminaline gidiyor, trafik olmadığı halde yaklaşık 1 saat sürdü. 11.20 de Santa Marta otobüsü hareket etti, 4 saat demişlerdi ama Baranquila da bekledi toplamda 5 saat de geldik. Taganga ya gidicem deyince hemen taksi ye yönlendiriyorlar çünkü yakın görünüyor, ama ben ısrar edince sonunda yerel araçları buldum, ana caddeye çıkıp yolun karşısına geçince minibüslerin üzerinde Taganga yazıyor zaten COP1600. Aslında 8.4 km ama dolmuş olduğu için dur-kalk tam 1 saat sürdü.

Taganga, dağların arasına sıkışmış bir koy-köy tatil beldesi, içerdeki yollar çok kötü, devletin ilgi alanında değil belli ki, ama turizm gelişirse herhalde bu yolları da yaparlar. Bir sürü dalış firmaları var, 2 dalış COP 150.000 yani $30 sabah 8-13 arası gidip geliniyor yada 13-15 arası, küçük tekneler gidiyor. 2-3 gündür faranjit-nezle arası bir halim var, dalış riskini alamadım.

Bir apart da özel oda buldum, hem temiz hem de sahilde üstelik tv ve internet de var COP 50.000 e anlaştık hemen aldım. Eşyalarımı bırakıp sahilde dolaştım, bir restoran da 2 Avrupalı nın yediği menüye baktım güzel görünüyor ve hemen ben de  bir menü yemeğini aldım, balık çorbası ve Çupra ya benzer bir kızartma balık, pilavlı salatalı menü COP 12.000

Biraz daha sahilde dolaş dım, sahildeki restoran lar da canlı müzik var, hasta olmasam takılabilirdim ama vakitlice otele döndüm, gece iyi uyudum.

18.02.2019 Pazartesi – Taganga

Sabah kalkıp sahile indim, belki yüzerim diye, ama su serin geldi, bu kırık halimle hiç iç açıcı değil. Sütlü mango suyunu kahvaltı niyetine içip çantamı alıp çıktım. Aynı yoldan geri dönüp Saat 12.00 otobüsü ile Santa Marta dan Cartegena ya tekrar yola çıktım. Otele döndüğümde oda yok, yan taraf daki hostele baktım, sadece bayanların kaldığı ev sahibinin daha samimi olduğu başka bir yere geçtim.

19.02.2019 Salı

Sabah 8’e doğru otel den ayrılıp limana gittim, adaları dolaşıp “Playa de Blanca”  da mola veren tur COP 55.000, otel de 70.000 e satıyorlar, bir de COP 17.000 liman vergisi ödeniyor.

1 saat hızlı feribota bindik,  Banu adasında ve Plaja de Blanca da isteyenleri indirdik, burada inmek daha mantıklıymış. Denizin içinde küçük küçük adalar var ve burada pansiyonlarda kalanlar var. 1 saat daha gidip hadi ya şnorkel yada yunuslara Cop 30.000 daha verin yada burada bekleyin dediler. Küçücük bir alanda 1.5 saat bekledik. 13.30 gibi sahile geri dönüp öğlen yemeği yedik, menü de balık pilav salata.

Geri dönüş saatini 15.40 verdiler, incecik kumlu sahil boyunca yürüdüm ama yüzmek için çok cazip değil tipik bir okyanus denizi.

Akşam yine Gestemani meydanına takıldım, otelin arka tarafında çok keyifli müzikler ve meydanlarda gençler var. Oldukça keyfili ve turistlerin olduğu güvenli meydan ve çevresinde takıldım gece bir süre.

Gece neredeyse uyumadan saat 4 de gelen taksi ile havaalanına doğru yola çıktım. Kolombiya dolayısıyla Güney Amerika ya veda etme zamanı geldi, son durağım Panama olacak.

2019 GÜNEY AMERİKA GEZİ NOTLARI

Notlar:

  • Toplam da 41 günlük rotam; PERU, BOLİVYA, EKVATOR, KOLOMBİYA, PANAMA
  • Bu gezide telefonumdaki “maps.me” programı gittiğim yerleri bulmada çok yardımcı oldu. Bir sonraki rotanın haritasının indiriyor, daha sonrada internet olmadan sokakları bile bulabiliyorsun.
  • Bazı otellerde kredi kartı kullandım ama çoğu yerde nakit gerekiyor, boynuma asılı küçük çantamda el altı için gerekli nakit, belime sarılı cüzdan da ise pasaport ve kalan nakit param vardı.
  • Gezi boyunca internet de önerilen ve en merkezi yüksek puan verilmiş lokasyonlar da kaldım ve hiçbir yerde korkmadım. Otelleri www.booking.com dan araştırdım, oradaki puanlamalara güvendim ve beni hiç yanıltmadı. Şehir merkezi olarak genelde Kathedral’i referans aldım, bazen otellerin direkt web sayfasından rezervasyon yaptım, bazan da belirlediğim otelleri işaretleyip oteli görünce karar verip kaldım. Uyuni dışında, belirlediğim otellerde yer bulamadığım olmadı.
  • Yanıma sadece çok gerekli eşyaları aldım, valizim toplam da 11 kg idi, içinde 5 tane okuyup bıraktığım kitaplar vardı, aldığım ufak tefek şeylerle aynı kilo ile döndüm. Sırt çantası yerine kabin boy tekerlekli çanta aldım, ara uçuşlarda hep kabin boya göre bilet aldım, çok daha uygun oluyor fiyatları. Ara uçuş biletlerini www.skyscanner.com  adresinden baktım, bir sürü seçenek sunuyor ve en uygun olan siteye yönlendiriyor.
  • 41 günlük bu yolculuk da kaç km yaptım, kaç uçak kaç otobüs kullandım sayamadım ama bu farklı coğrafya da çok güzel yerler gördüm.