Tokyo’dan Dostlar Geldi

2006 da Japonya ya gittiğimde Tokyo da ilk kaldığım aile Kobayashi ailesi idi ve benim kadar onlarda heyecanlılardı. Ben farklı ailelerde kalmaya her ne kadar alışık olsamda kıt kanaat Japoncamla, Tokyo gibi bir şehirde tipik bir Japon ailede kalmak nasıl olacak diye meraklıydım. Kobayashi ailesi için durum daha da ilginç çünkü geleneksel Japon kültüründe pek olmayan bir şey yapıyorlar, evlerinde 2 haftalığına misafir kabul ediyorlardı. Ben onların ilk misafiri idim ve evin annesi Chiemi nin gittiği benim de Japonya daki kalışlarımı ayarlayan “Hippo Family club” ın üyesi olduğu için onun isteği üzerine kabul etmişlerdi. Yani onlar için farklı bir tecrübe olacaktı.

2 hafta içinde o kadar keyifli ve sıcak 2 hafta geçirdimki artık benim Tokyo daki ailem oldular. 2009 da tekrar gittiğimde istediğim kadar kalabileceğim sıcak bir ev oldu benim için. Bende hem broşürlerle hem de sözle Türkiye nin güzelliklerini anlatıp ısrarla davet ettim. Bu yaz Chiemi ve kızı Yoshimi gelmeye karar verdiklerinde onlar için en iyi programı hazırlamaya çalıştım.

7 Ağustos Cumartesi Fethiye den yola çıktık akşam 8 gibi biraz da İstanbul trafiğine takılarak kardeşimle havaalanında karşıladık. Sahilde küçük bir İstanbul turu atarak eve geldiğimizde epey geç olmuştu bile.

Pazar günü sabah kahvaltısı için bütün boğaz manzarasını görebileceğimiz Çamlıca en güzel yer diye düşündük.

Klasik Türk kahvaltısından sonra Üsküdar dan vapurla Eminönüne geçip bütün gün Sultanahmet, Topkapı sarayı, Yerebatan, Ayasofya ve Arkeoloji müzesi ile tam bir tarihi yarımada turu yapıp eve döndük.

Akşam yemeğin de hem uzun zamandır görmediğim dostları görme fırsatı hem de boğaz kenarında yemek keyfi için Beylerbeyin deki Polis evinde yer ayırtmıştık (sevgili Serap’a teşekkürler).İstanbul’un güzelliğini her yönü ile yaşadığımız çok güzel bir gece oldu.

Pazartesi evde klasik Türk kahvaltısı ile güne başladık.Üsküdar’a inip boğaz kenarından yürüyerek Kızkulesine gittik. Bu gün hava bulutlu olmasına rağmen bunaltıcı nem hala çok rahatsız edici ama düne göre biraz daha iyi denilebilir. Kız kulesinde boğazın tam ortasında efsaneyi hissederek ayrıldık.

Bu sefer Harem den karşıya geçmek daha yakın, araba vapuruna atlayıp direkt Kapalıçarşıya girdik. Pazar günü kapalı olduğu için alışveriş mekanlarını Pazartesine bırakmıştık. Beyazıt kapısından girdiğimiz Kapalıçarşıda adeta mest oluyorlar. Hayatlarında bu kadar altın-gümüş takıların satıldığı dükkanları hiç görmemişler. Çarşı o kadar büyükki ancak bir kısmını gezebiliyoruz, dericiler, halıcalar ve hediyelik eşya dükkanlarını geçip Mahmutpaşa dan Mısır çarışına kadar devam…

Galata köprüsünde içecek molasından sonra eve dönüp hazırlanma vakti geldi. Akşam geç olmadan Galata kulesine çıkıp oradan Taksim de Dilek pastanesinde arkadaşlarlal buluşacağız daha. Galata kulesindne gün batımı muhteşemdi, ben de gitmeyeli uzun zmana olmuştu, böyle vesilelerle bende tekrar bu güzelliği yaşamış oldum.

Pastaneye gittiğimizde Aysun güzel bir yerde 20 kişilik masayı ayırtmışdı bile…Lezzetli yemekler eşliğinde, çok özlediğim 25 kişilik dostlarla güzel sohbetlerle hasret giderip geceyi bitirdik.

Salı sabah saat 4.30 gibi taksi ile Sabiha Gökçen den Kayreri ye giden uçağa sorunsuz yetişdik. Kayseri de bizi bekleyen servis le Göreme ye gelmemiz 9 gibi oldu ve bütün günü yakalamış olduk. 2 saat dinlenme molasından sonra çevre de yakın yerleri arkadaşımın araba ile dolaştık. Göreme açıkhava müzesi, Avanos, Uçhisar derken gün batımı için otel döndük ve Göreme’nin muhteşem gün batımını en güzel noktasından yakaladık.

Akşam Türk gecesini çok beğendim, ilk kez görenler için çok daha ilginçdi mutlaka. Semah gösterisi ile başlayan atmosfer Anadolu nun neredeyse her yöresinden folklor gösterileri, kına gecesi, aşuk-maşuk ile saat 23.00 e kadar devam etti.

Çarşamba günü Chiemi ve Yoshimi Balon turu yapmak için erkenden kalktı, Dünyanın en güzel balon turunu yaşayan nadir ve mutlu insanlardan oldular:)

Saat 09.00 gibi yeraltı şehri, Ihlara vadisi ve bir çok yeri göreceğimiz günlük Kapadokya turu için yola çıktık. Hava sıcak ama İstanbul kadar bunaltıcı değildi, rehberimiz 23 yaşında Neslihan dı ve Ihlara vadisindeki öğle yemeği de dahil her yönüyle doyurucu ve güzel bir gündü.

Sonunda akşam oldu ve maalesef gitme vakti geldi, gece uzun bir yolculuk bizi bekliyor. Otobüse ilk bindiğimizde biraz moral geldi çünkü uçak gibi her koltuğun arkasında TV ekranı vardı… Benim için uykusuz bir geceydi ama misafirlerim sabah erkenden kalkmanın da etkisiyle epey uyudular.

Artık Fethiyedeyiz, kültür turlarına biraz ara verip deniz güneş tatili de yapma vakti. Sabah araba kirlama işini kolayca halledip benim yaşadığım Kayaköy’e geldik. Bu hafta İngiltere den çok eskilerden dostum Pembe de kızları ile birlikte köyde tatil yapıyor. Onlarla da fazla ilgilenememiştim bu gün hep beraber vakit geçirmek için Ölüdeniz’e indik. Hem Ölüdeniz plajını göstermek hem de dünyanın en güzel Yamaç paraşütü yapanları görüp karar vermek için. Ertesi gün sabah erken saate yer olmadığı için Yoshimi ve ben saat 6 daki ekiple yamaç paraşütü için araçlara binim Babadağ’a doğru yola çıkmamız öyle çabuk geliştiki biz bile şaşırdık. Ben daha önce 2 kez yapmıştım ama üzerinden çok vakit geçti tekrarı için sabırsızlanıyorum. Yoshimi zaten bu fırsatı değerlendirmek istiyor, ee kim tutar bizi:)

Cuma akşamı Pembeler bizi kaldıkları yerin havuz başında akşam yemeğine davet ettiler…

Tekrar Türkiye’nin güzelliklerini ve tarihini göstermek için sabah erkenden yola çıktık. Kısa bir kahvaltı molasından sonra öğlene doğru Pamukkale ye ulaştık.

Dünyanın bu 7 harikasını görüp hayran kaldıktan sonra Efes’e doğru tekrar yola çıktık. Hava hala çok sıcak, arabanın kliması 3. derece de çalışmasına rağmen ancak yeterli oluyor. Böyle bir gezi için biraz sıcak bir mevsimamayapacak bir şey yok artık.Bu tür tarihi yerlerde yüzlerce yıl önce yaşamış insanların neler yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını hayal ederim hep. Bugüne kalabilmiş bu eserleri gördükçe de yine aslında medeniyetin değil sadece teknolojini geliştini düşünürüm bir kez daha.

Sıcak artık enerjimizi iyice aldığı için akşam olmadan bir an önce İzmir’e ulaşma hedefi ile tekrar yollara düşüyoruz. Karşıyaka da bir arkadaşımın yardımıyla ayırttığmız misafirhane sahile çok yakın…

1 saat duş alma ve dinlenme faslından sonra arkadaşım Aylin lere akşam yemeği için çıkıyoruz. Evine yeni taşınma telaşı olmasına rağmen o kadar çok ve güzel yemekler hazırlamışki sağolsun tıka basa doyduk. Biraz yediklerimi hazmetmek biraz da sahili ve İzmir’in akşamını görmek için sahile indik ve tekrar eve gelip baklava ve meyvelerimizi de yiyip bu güzel geceyi de bitirdik.

Her güzel şey gibi bu gezini de sonuna geldik. Öğlene kadar İzmir Konak ve çevresini de gezdikten sonra saat 13.30 da havaalanından tsanbul’a yolcu ettim misafirlerimi.

Onlar 10 günlük hızlı ve Türkiyenin en önemli yarı kısmını görmekten mutlu, ben onlara bu güzellikleri yaşattığım ve onlarla vakit geçirdiğim için mesut bir şekilde tekrar görüşmek üzere diye vedalaştık.