41 Günde Yarı Devri Alem – 7 (Çin – Japonya)

26 Nisan : Şangay; Akşam saat 19.00 da Şangay’a demir attı gemimiz, küçük bir grup Çin akrobasisini seyretmek için şehir merkezine yol alırken kalan lar kendileri taksilerle merkeze gidip Şangay gecelerini keşfettiler.

Şangay da ki turlarımız geminin organizasyonu değil başka bir acenta ile olacak, grubun tamamının katılım ile 2 farklı gezi hatta gemide tanıştığımız İsviçre de yaşayan 2 genç, ve Azeri 2 misafirimizde bizimle geldiler. Sabah saat 8.00 de yerel rehberimiz Winni bizi kapıda karşıladı ben de rahat bir nefes aldım açıkcası.

Şangay da gezmeyi son güne bırakıp bu gün telaffuzu zor olan “Zhujiajao” kentine gideceğiz.

Daracık alışveriş dolu dükkanlar
“Zhujiajao” tepeden görünüm

Şangaya 1.5 saat mesafede, ortasından nehrin geçtiği, tarihi özellikli görülesi bir şehir. Şehrin sabah saatlerinin sıkışık trafiğini de yaşamış olduk. Otobüslerden inip köyün içine girdiğimizde nehrin üzerinde yapacağımız turu dönüşe alıp bütün grupla köyün sonuna yürüdük. İlgi çekecek o kadar çok mağaza ve görüntü vardıki herkesi bir arada tutmak oldukça zor oldu. Sonunda daracık tipik eski sokağına geldiğimizde 1 saatlik serbest zaman yetmeyecek diye korktum zira çoğunun ilgi alanı olan incileri ve ipek yorganları o kadar çok al beni diyorki bazıları bu çağrıya dayanamıyor haklı olarak.

Tekne ile dönen ilk grup

Gelmeye başlayan ilk 6 kişilik grupları Winni ile tekneye bindirip en son tekne ile ben de başladığımız noktada buluşup tekrar otobüsle hareket ediyoruz.
Bu sefer 1 saatlik bir yolculukla Şangay’ın merkezinde ipek üretim merkezine gidip kozadan ipek oluşumuna ve ipek yorganların nasıl yapıldığına ilişkin bir demo seyredip alışverişe dalıyoruz. Sonunda kilo sorunu herkesi düşündürse de yorganları ve güzel ipek kıyafetleri alıp gemiye zamanında dönüyoruz.

29 Nisan : Yokohoma; Bu gün, benim ikinci memleketim dediğim Japonya dayız. 2004 yılında hobi olarak Japonca öğrenmek için kursa başlamam hayatıma farklı bir renk kattı. 8 ay Japon ailelerde kalıp ülkenin bir çok yerini görme ve Japon kültürünü yakından tanıma fırsatı buldum. Bu güzel değerli ülke ile ilgili deniz günlerinin birinde Japonya yı 1.5 saat de özetleyen bir toplantı yapmıştım gruba.

Fukuoka şehri ise daha önce gelmediğim bir yerdi ama Japonca rehber arkadaşım Uğur Kızılca son 1-2 yıldır eşi ile burada yaşıyor ve daha önce haberleştiğimiz için onu rehber olarak özellikle istedik. Gemiden çıkmamız biraz zaman alsada sonunda Japon disiplini içinde vize vb evrak işlerini geçip Uğur ile buluştuk. Yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Dazaifu şehrine yolculuğumuz sırasında kendi tecrübeleri ile Japonya yı ve bu bölgeyi anlattı bize Uğur. Otopark dan Dazaifu tapınağına kadar yürüyüşümüzden sonra tipik Japon bahçelerinin içinden geçip restoran da buluşmak üzere serbest zaman verdik.

Tabiiki yemeğimiz geleneksel Japon tarzında, bazılarımız için ilginç bir menu, bazıları için denemeye bile pek niyetli olmadıkları (nedendir bilmem) bir yemek oldu. Benim için özlediğim ve çok sevdiğim zevkle yediğim bir öğle yemeği idi. Meraklı bazılarına çubuk kullanmayı öğretmeye çalıştım, kimisi hiç denemeden çatalla garantiyi tercih etti ama sonunda herkes için güzel bir tecrübe oldu.

Otobüsde buluşma saatini verip yarı bir katılımcı sayısı ile uzun yürüyen merdivenlerle çıkıp ulaştığımız müze de 1 saate yakın dolaşıp buluşma noktasına geldi.

Tipik Japon bahçesi

Fukuoka şehir merkezine geldiğimizde ilk durağımız TV kulesinde Uğur’un eşi ve oğlu bize katıldı. Eşi Türkiye de bir süre yaşadığı için biraz Türkçe biliyor, oğlu ise tam bir Japon – Türk karışımı şirin mi şirin güzel bir ufaklık.

TV kulesinden şehri panaromik manzarayı seyredip yeterince serbest zamanda kalan Japonya hatıralarını da tamamladık. Gemiye dönerken rehberin arkadaşımız olması avantajı ile panaromik şehir turu atarak geldik limana. Gemiye bindikten sonra inişimizin zaman alması gibi kalkışımızda epey gecikme ile oldu, bu arada bir grubun davullarla verdikelri konseri de keyifle izleyip musmutlu ayrıldık Japonya nın Fukuoka limanından.

Kuleden denizin manzarası
TV Kulesi
Davullarla uğurlandık

1 Mayıs : Şangay; 41 günlük turun sonuna geldik, Şangay da gemiye veda edip valizlerimizi yine bizi bekleyen otobüsümüze yerleştirdik. Akşama uçağın kalkışına kadar olan vaktimizi şehri gezerek değerlendireceğiz ve ilk durağımız hepimizi çok etkileyen Yu Garden. Otobüsden indikten sonra tarihi Çin motifli binalara bakarak ana caddeyi geçince kalabalık hepimizi hayrete düşürdü. Dünyanın en kalabalık ülkesi ve şehri, üstelik güneşli bir pazar günü olunca aslında bu kalabalığa şaşmamak lazım. Uzun çubuklu bayrağımız sayesinde grubu kaybetmeden ulaştık park girişine, neyseki burası giriş ücretli ve herkes parka girme hevesinde değil.

Yu Garden, tipik Çin mimarisini barındıran, Çin ce de Mutluluk anlamına gelen bahçeler 16.yy da Ming Hanedanlığı dönemindeki bir üst düzey yönetici ailesinin huzur ve mutluluk bulması için yaptırmış.

Yaklaşık 1 saat parkın içinde dolaşıp önemli noktaları rehberimiz Winni den dinleyip ilerledik. Başka bir çıkış kapısından çıkıp yine dükkanlarla dolu yolların arasından geçip bir çay evine gittik. Malum Dünya ya çayı bahşeden Çin dir ve buralara kadar gelmişken çeşit çeşit çay tadıp almamak olmaz. Yaseminden farklı yeşil çaylara bir çoğunu deneyip hediyelikleri de alıp tekrar aynı yoldan döndük bizi bekleyen otobüsümüze.

Çay evinden eski ve yeni şehrin görüntüsü

Sonraki durağımız Şangay ın sembölü olmuş Yangtze nehri kenarındaki TV kulesi ve gökdelenlerin manzaralarının bulunduğu Bund bölgesi.

Yarım saat lik molada grup fotoğrafını da çekip Xintiandi denen pahalı ünlü mağazaların olduğu bölgeden geçerek yeşim tapınağına yollandık. 1882 yılında Huigen adlı bir rahibin Burma dan getirdiği, tek parça beyaz yeşim taşından yapılmış 2 adet yeşim Buda heykelinin fotoğraflarını çekmek yasak.

Şehirde ve bu gezide son alışverişleri yapmak için Shanghai A.P. Xinyang Fashion & Gifts Market de 3 saat serbest zaman da kalan son hediyelikler de alınıp, kilo limitleri dolduruldu.Artık eve dönmek için hazırız ve havaalanında bizi bekleyen uzun, yorucu ve stresli bir check in maratonundan sonra nihayet herkes içeri girdi.

37 kişilik Türk grubu ile MSC Lirica gemisi ile 41 günde 14 ülke, 18 liman da durduk, kalan 21 günde deniz de seyir yani gemide vakit geçirdiğimiz, gruptaki herkes için unutulmaz bir gezi oldu.