MSC LIRICA gemisi ile yapılacak uzun gezi programını “MSC Türkiye Satış&Operasyon müdürü Burak Çalışkan” ilk gösterdiğinde çok heyecanlamıştım, turu bana verdiğinde ise hem onur duydum hem de çok sevindim. Kolay değil 41 günde 17 ülke görüp kıtalar ve okyanuslar geçip Dünyayının nerdeyse yarısını göreceğiniz bir rota. Her limanda tur yapmak, 36 kişi ile kanka olmak, her zaman yüksek enerjide ve moralde kalmak, olabilecek aksiliklerde çözüm üretmek, uzun deniz günlerinde seminerler vermek… kısacası, her rehbere kısmet olmayacak, yoğun ama güzel günler geçirdik. Keyifli, tecrübe dolu bu günlerden kısaca bahsetmek bile sayfalar aldı, her resmi eklemek isterdim…
21 Mart : 2016 yılı 21 Mart ayında da Ekinoks – Nevruz günü 36 kişi olarak Atatürk Havalimanında buluşup uzun yolculuğumuza başladık. İlk durağımız Genova’ya sorunsuz ve zamanında ulaşıp hemen geminin olduğu limana gelip giriş yaptık. Çok duraklı farklı kıtalara yayılacak bu gezide herkesin pasaportları alınıp bütün vizeler kontrol edilince ancak 2 saat de bütün grup gemiye giriş yapabildi. Özellikle farklı illerden gelen misafirler için uzun bir gün oldu yemek ten sonra herkes odalara çekildi.
22 Mart: NAPOLİ : Ertesi gün geminin Napoli ye öğlen vakti Napoli ye gelmesi bedenlere iyi geldi, keyifli kahvaltı ile kendimize gelme faslını da böylece atlatmış olduk. Grubun büyük kısmı şehir de gezmeyi tercih edince küçük bir grup la Napoli körfezinde ki Sorrento kasabasına 4 saat lik keyifli bir tur yaptık.
Amalfi nin öbür yakasında yarımada şeklinde olan Sorrento yerli yabancı turistlerin, ünlü sanatçıların rağbet ettiği, denizden, yüksek doğal duvarlarla korunmuş, Napoli körfezinde tarih boyunca çok önemli bir liman olmuş güzel bir kasaba. Pompei den 25 km mesafede daracık ve limon, zeytin bahçeleriyle rengarenk çiçeklerin süslediği yolardan geçerek ulaşılıyor. Küçük kasabaların içinden geçerek son nokta Sorrento da Limonçello likörü şık ve her boyutta şişelerde satılan hediyelik eşyalar turistleri bekliyor. Şansımıza bu gün biraz puslu ama berrak bir günde Capri adasını dahi görebildiğiniz güzel bir manzara sunuyor size şehir. 1.5 saatlik serbest zamanda hem alışveriş yapıp hem de espresso larımızı içecek yeterince vaktimiz oldu ve yağmura yakalanmadan gemiye döndük.
23 Mart: Ertesi gün rotamız Girit ve bütün gün denizde büyük dalgaların 5. Kat daki camlardan göründüğü çok sallantılı bir deniz günü geçirdik. Haliyle bu sallantıdan çok etkilenen olduki ilk Gala gecesi o kadar da rağbet göremedi.
24 Mart: Girit – Heraklion : Gemi öğlen limana yanaştığında hava güneşli, ilk baharın hafif sıcaklığında gezmek keyifli oldu. 600.000 nüfuslu, 8330km karelik Girit,Yunanistan’ın en büyük, Doğu Akdenizin Kıbrıs tan sonra 2. Akdeniz de 5. büyük ada konumunda. Genelde dağlık olan coğrafyasında en büyük geçim kaynağı turizm. Tarımda tarih boyunca zeytin yağı, şarapcılık önemli rol oynamış, çok önemli bir ticari merkez olmuş. Her yıl 2 milyondan fazla turist geliyor.
Girit, paket programın içinde, o nedenle 4 saatlik Heraklion ve Minos sarayı gezisine herkes katıldı. 20 dakikalık otobüs yolculukluğu ile ulaşılan, Avrupa’nın ilk sarayının olduğu Minos medeniyetin den kalan, MÖ: 3700 -1450 yi yıllara tarihlenen antik kentte 1.5 saatlik bir gezi yaptık. İlk saray volkanik patlama ile yerle bir olunca şimdi gördüğümüz 2. saray MÖ.1450 deki büyük depremle yıkılmış ve yanmış, ardından gelen büyük tsunami ile medeniyet de tamamen yok olmuş. İlk girişde mor beyonvil lerle kaplanmış koridor karşılıyor bizleri, sol tarafta taşlarla örülmüş büyük çukurlar hemen göze çarpıyor. Dini kalıntıların bulunduğu bu çukurların karşısında antik kenti büyük özveriler ile ortaya çıkartan zengin meraklı iş adamı Arthur Evans’ın heykeli duruyor. 1860 larda kazı bölgesinin olduğu araziyi satın alarak başlıyor işe ve sarayı orataya çıkartıp Minos medeniyetinin sadece bir söylenti ve hikayeden ibaret olmadığını kanıtlıyor. 1500 irili ufaklı odanın olduğu sarayın ilk katı original, diğer katları mevcut fresco ve kalıntılarla insanların gözünde canlanması için yeniden yapılmış. Kırmızı sütunlar aşağıdan yukarı doğru genişliyor, duvarlarda freskolar o günün kısa boylu, koyu renkli, ince belli insanını resmediyorlar. Kuzey kapısına yakın denize açılan gümrük binası yakınlarda bulunan kil tabletlerde, giren-çıkan ürün listelerinin yazılmış olduğu anlaşılıyor. Yakınında ki bölümde Minos’un taştan yapılmış tahtını ve arınmak için kullanılan çanağı görmek için 10-15 dakika sırada beklemeniz gerekiyor. Çıkışta küçük bir tiyatro, sanat ve eğlencenin medeniyetin olmazsa olmazı olduğunu ispatlar gibi olduğu yerde duruyor.
Şehir merkezine dönüp, yüzyıllar boyu Osmanlı yönetimine kalmış ada da eski şehir de serbet zaman da herkes kahvesini içip keyif yaptı. Sadece minarenin bir kısmı görünen camii, sokaklarda dolaştığınızda gördüğünüz dükkanlar ve restoranlar eski Osmanlı izlerini hala yaşatıyor.
25 Mart : Bu gün denizde Süveyş kanalına doğru gidiyoruz, hava puslu ve 18 derece. Önümüzdeki limanlarda yapılacak turları açıkladığım bir toplantı yaptık.
26 Mart : Bütün grup için ilk kez Süveyş kanalından geçme merasimi oldu. Sabah 03.30 civarında kanala giriş yapan gemimiz 167 km boyunca 15km hızla 11 saat de Kızıldenize ulaştı. 1869 da açılan kanalı yapmak 10 yıl sürmüş Avrupalı ülkeler özellikle İngiliz ve Fransızlar için hayati önem taşıyan kanal için ciddi bir bedel ödenmiş. Bu sayede 8000km lik deniz yolu kısalınca ürünler Asya dan Avrupa ya daha ucuza ve kısa zamanda taşınmaya başlanmış. Zamanla kanal genişletilmiş ve 1973 den sonra da 67km lik yeni bir parallel geçiş kanalı açılmış ki bu da daha çok geminini geçişini sağlaması açısından çok önemli.
Saat 10.30 da Disco da kutlama için hazırlıklar yapıldı, beyaz tshörtlerden Selami bey ve Yiğit ile 3 kişi olarak bizde alıp ay yıldız çizdik ve geçit törenine katılıp kutsandık. Bu manzarayı 2001 yılında ilk kez Mısır’a gittiğim zaman görmüştüm, nehir boyunca yol alırken her iki taraftaki çöl manzarası muhteşem bir his bırakıyor insan da.
27 Mart : Bu gün Kızıldenize çıkıp Ürdün’ün denizle tek bağlantısı olan Akabe limanına demir attık. 150.000 nüfuslu Akabe şehri modern, temiz ve gelişmiş görünüyor. 2002 yılından beri Ekonomik zon ve vergisiz bölge olduğu için şanslı. 2 saat lik Petra ya doğru yolculuğumuz da, ülkenin coğrafi yapısını yakından görme şansımız oldu. Limana 70km mesafedeki Wadi Rum bölgesinin kenarından geçip Krallar Yolu (Kings way) na girdiğimizde bozuk bir asfalatta biraz sallanarak devam ettik. Petra nın şimdi ki yerleşim yeri olan Wadi Musa ya gelmeden önce tepe de muhteşem manzara da fotoğraf molasında beyaz mezar anıtın olduğu Hz. Musa nın kardeşi Harun’un anıt mezarıyla birlikte vadi yi fotoğrafladık. Vadi Musa denmesinini sebebi Musa nın Yahudi halkını Mısır dan çıkardıktan sonra kutsal topraklara gitmeden önce burada mola vermiş olmasından geliyor.
Nebati lerin kurduğu, daha sonrasında Roma medeniyetinin izlerini göreceğiniz Petra antik kentin girişinde kısa bir mola verdik. Dünya nın 7 harikasından biri ve 1985 den beri Unesco kültür mirası listesinde olan ve en pahalı giriş ücretine sahip şehri gezmeye başlayabiliriz. Yürüme zorluğu çekenler için at arabaları hizmet veriyor gidiş – geliş 2 kişi 30 dolar, dönüşte 10 dolar da bahşiş le 40 dolara çok sallantılı ve adrenalinli bir yolculuk yapabilirsiniz.
2km lik yolun 800m si açık alanda ve çeşitli mezar örnekleri görerek geçiyor. Sonrasında bir tünel gibi 1200m uzunluğunda, 20m geniş, 80m yükseklikteki doğal kanyonda yürüyüp karşınıza Petra nın sembolü olmuş hazine yi görünce bu kadar yürümeye değdi diyorsunuz. Bu geziye gelmeye çekinenleri biraz cesaretle ikna ettim ve sonrasında iyiki gelmişiz diye bana sarılıp teşekkür etmeleri benim için büyük sevinç oldu. Kısa bir açıklamayı bile beklemeyen heyecanlı arkadaşlar develere binip bol bol fotoğraf çektirdi, bir kısmımız grup fotoğrafı çektirince gözlerinde büyüyen yol için çoğu dönüş yoluna geçti bile. Kalan 7 kişi olarak yerel rehberimiz Amir ile Roma tiyatrosuna doğru yürüyüp fotoğraf molası sonrasında grubun geri kalanı da dönüşe geçti. Bu arada at arabası ile gelenleri arabalarına bindirmem 20 dakika gecikince onları da bindirip ben de fotoğraflar çekerek buluşma noktasına 30 dakika da ulaştım.